Bireylerin, düşüncelerini, inançlarını, kültürel farklılıklarını, sosyal, siyasal, ekonomik haklarını, varsa farklı dillerini, hatta farklı adalet anlayışlarını doyurucu bir şekilde yaşayabilecekleri bir devletin varolmasını arzularım. Şayet muhalefet edeceğim noktalar görürsem, çocuğumu omzuma alıp mitinge katılabileceğim, coplanmadan, dövülmeden, fişlenmeden meramımı anlatabileceğim bir devlet... Beni farklı düşüncelerime, yaptığım muhalefete, siyasi fikrime, kıyafetime, dilime, dinime rağmen düşman olarak görmeyen bir devlet. Türksem, Türk gibi yaşamama izin veren, başıma fes giydiğimde, ayağıma şalvar geçirdiğimde, beni iğrenç bir pislik gibi, bir köpek gibi kamusal alanların kapılarından yaka paça sürüklemeyen bir devlet. Aleviysem, Bektaşi isem, ateist isem, sünni isem... her neysem diğerlerinden farklı muamele görmediğim bir devlet. Hastalandığım zaman, yaşlandığım, çocuğumu okula gönderdiğim zaman, vergilerin karşılığını beni aşağılayıcı durumlara düşürmeden ödeyen bir devlet. Oy verip iktidara getirdiğim insanları dakika başı askeri ihtilallerle alaşağı etmeyen bir devlet. Kafası bozulduğunda çarşı pazara tanklarla dalmayan, adalet uygulayacağı vakit memurunu, askerini, başbakanını, lazını çerkezini, kürdünü, vesairesini koruyup kollamadan

adaleti tesis eden bir devlet.En haklı isteklerimi dile getirdiğim vakit, öfkelenip sopasını eline almayan bir devlet.Kaptığı köşelerde yakınlarına imtiyaz dağıtmayan, basit işleri bile rüşvetle halletmeme gerekbırakmayan bir devlet istiyorum.Bunları bir liste halinde sonsuza kadar sıralayabilirim. Ki sonuçta bu gün içindeyaşadığım gerçekleriyle, böyle bir ülkede yaşamak kimin hoşuna gidiyor? Bakıyorum. Hoşnut olan yok.

Kapitalisti, dincisi, sosyalisti, alevisi, sünnisi, lazı, kürdü, çerkezi... Bu listeyi de uzatalım. Uzatabildiğimiz kadar. Üzerinde yaşamaktan gurur duyduğumuz, sahip olmaktan sonsuz mutluluk duyduğumuz bu vatanda, Kurtuluş savaşını ve bu ülkenin nizamını intizamını kanıyla sağlayan insanların torunları, yani “Şu Çılgın Türkler” “Bu ülke”de yaşanan olumsuzluklara reva mı? ödediğim  Türkiye’nin  bana bu isteklerin çoğunu sağlamadığı ortada.

Bugünkü

Elbette ki değil. Bu yüzden daha iyi bir Türkiye diye yanıp tutuşuyoruz. Bu yüzdenbirileri Avrupa Birliğine üye olalım diye yanıp tutuşuyor. Çünkü Türkiye’deki bir çok insanAvrupa Birliğine dahil olduğumuzda vahşi kapitalizmin kucağına düşeceğimizden habersiz.

Çünkü Türkiye’de yaşayan bir çok insan kapitalizmin olumsuzluklarını umursamıyor bile.Çünkü zaten çarpık bir kapitalizmin ayakları altında inliyor. Önce biraz insan gibi yaşamak istiyor. Yıllardır tüylü şapkalarıyla, vatkalı elbiseleriyle, güzel arabalarla gelip Alamanyalardanasıl insan gibi yaşadıklarını anlatan akrabaları gibi yaşamak istiyorlar. Öncelik burda. İnsangibi yaşamakta.Türkiye’de yaşayan tüm insanların beklentilerine cevap verecek düzenlemeleri

öngörmeleri, beklemeleri ve bu insanların beklentilerini de şiddetle savunmaları gerekiyor. Aksi halde Avrupa Birliği’ne yapılan muhalefetin Cumhuriyetin Hidaloglarının sonçırpınışları olduğunu düşünmeye devam edeceğim.Mevcut durum devam ettiği sürece, saf tutmayacağım. Çünkü safım Türkiye’de yaşayantüm insanların muttuluğu, başarısı, kısacası insanca yaşamasının yanında olacak. Devletin kendini ne ile adlandırdığı ben dahil kimsenin pek umurunda olmaz herhalde o vakit. O vakit Avrupa Birliği’ne, ABD’ye, kapitalizme, şeriata, sosyalizme gerek kalmaz. Kimseninsevmemek gibi bir durumu olmayacağı için terketmek gibi bir durumla da karşılaşmaz buülkede. Keşke bu koskoca devlet, bizi başka çözümler aramaktan, birbirimizle didişmektenkurtarabilecek bir devlet olmayı başarabilse. Bunu tüm kalbimle isterim.