…………….. adını yazmadığımız bir ilköğretim okulunda 12 öğrenciye taciz…(duruşması gizli yapıldı)
………. Ve liste uzayıp gidiyor…
Hani öğretmenlerimiz, anamızdı, babamızdı, canımızdı ve bize her şey oluyorlardı… Ama olaylara ve faillerine bakın… Taciz, tecavüz, sapıklık ve yapanlar da öğretmen…
Yukarıda birkaçını sıraladığımız ve çoğunu da burada yazmadığımız olaylar sadece son bir yılda, Kayseri’de olan ve insanı harbiden çileden çıkartıp isyan noktasına getiren “öğretmen taciz ve tecavüz” olayları..
Düşünsenize kızınızı okula gönderiyorsunuz öğretmenlerine güvenerek ama okuldaki gözü kör bir öğretmen bunu kullanarak güya yanlışlıkla oluyor ayağıyla defalarca kız öğrencilerin orasını burasını elliyor…
Çocuklarınızı bir vakfın evine gönderiyorsunuz hem okusun hem de dinini öğrensin diye.. Şerefsiz sapığın biri sizin bu masum ve manevi duygularınızı suistimal ederek neredeyse o evdeki çocukların tamamına tecavüz ediyor.. O yetmiyor, bunlardan bir kısmını alıp komşu illerdeki “dini programlara” götürüyorum diyerek götürüp, günah geceleri yaşıyor…
Ve daha neler neler.. İnanın biz haberini yazarken isyan ediyoruz zira hepimiz ana – babayız.. Olmasak bile insanız..
Bu Allah'ın belası sapıklar, bu şerefsizler… evli barklı ve koca koca adamlar, öğretmenler, kimi de üstüne üstlük din öğretmeni ya da beden öğretmeni veya dini çirkin emellerine örtü yapan hayvanlar… Sizin şu anda içinizden hangi küfürler geçiyorsa inanın bin fazlasını ediyoruz ve yazdık sayın burada….
Bugüne kadar kimi zaman sabrettik, olanlardan, birini yazıyorsak, ikisini de Milli Eğitim Müdürü’ne ya da Vali’ye ya da polise iletiyoruz çoğu da bu sayede ortaya çıkıp cezasını buluyor ..
Buluyor bulmasına da, bu arada öğretmenlik mesleği de dini inançlarımız da zarar görüyor…
Toplum olarak öyle hale geldik ki, yeni tanıştığımız birine “ne iş yapıyorsun” demeye korkuyoruz.. Korkuyoruz çünkü ya öğretmeni derse, hele hele, din dersi ya da beden öğretmeniyim derse korkumuz katmerleniyor, saçlarımızın dibini ter basıyor ve sinirlerimiz ayağa kalkıp, vücut kimyamız bile bozuluyor…
Bu olayların ne “ canım 1 kere olmuş “ gibi manyakça bir değerlendirmesi olur ne de “ canım kız da zaten uçarıymış.. “gibi hafifletilecek gerekçeleri olabilir..
Bunlar çocuklar çoğu ya yeni buluğ çağına girmiş ya da yeni girecek.. Yani ya 10-12 yaşlarındalar ya da bilemediniz 13-15 yaşındalar… 18 olsa ne olacak.. Bunlar genç ve kanları kaynıyor..Hepsinin de başında kavak yelleri esiyor.. Elbette ailesiyle sorunları olanlar da dolu…
Ve bunların çoğunun başına gelen olayların ilk adımı da “Hocam bir sorunum var, sizi kendime yakın gördüm size anlatabilir miyim?" diye atıyorlar.. Sonrası öğretmenin kanına kalmış.. Çoğu doğru dürüst insan evladı ama içlerinde 3-5 tane şerefsiz sapık çıkıyor ve bu güzelim körpe beyinleri ve gençlerin hem hayatını karartıyorlar hem de mesleğin içine ediyorlar..
Hele hele dini eğitim ve benzeri manevi konuları buna alet edenler ise tam bir sapık ve onun bunun çocuğu… Bunların aslında mahkemeye bile çıkması zaman ziyanı ama mahkeme var deniyor bilmem ne var deniyor..
Aslında bu şerefsizlerin suçu işledikleri kesinleşince toplumun içine 15 dakika salacaksın ve bunu canlı yayında dünyaya duyuracaksın..!
Ya da hani bir televizyon dizisi vardı mafyayla ilgili.. Orada da bir Laz Ziya vardı, Laz Ziya’nın karısı kendisini aldatmıştı, bunu öğrenen Laz Ziya da kendi mafyavari kurallarıyla adaleti sağlamıştı…
Karısı kendini asmıştı (!)
Karısının kendisini boynuzladığı adam da evli barklı bir dişçiydi.. Laz Ziya bu adamın erkeklik organını kesip ağzına sokmuş ve kafasına da sıkarak adamı öldürmüştü..
Ve inanın o zaman bile, Laz Ziya’nın içi soğumamıştı…
Ve bu olaydaki insanların hepsi koca koca insanlar…
8-10 yaşında erkek çocukları değil…
13-15 yaşında kız çocukları hiç değil…
Çok acil bu öğretmenler ordusu elden geçirilmeli ve yapılan tespitler sonrası, ne kadar çürük çarık varsa hepsi adalete teslim edilmeli.
Ve biran önce de bu vakıf evleri, ya da benzeri “evlerden” millet kurtarılmalı.. Çocuklarını parasızlıktan dolayı okutamayanlar bu vakıf evlerine ya da vakıflara gönderilmenin yerine devlete emanet edilmeli.. Devlet bu vakıf evi meselesine çok acil el koymalı…
Ama diyeceksiniz ki, bu işe el koyacak devletin yetkililerinin hiçbirinin çocukları bu evlerde kalmıyor ya da hiçbirinin çocuklarının başına böyle bir şey gelmiyor ki, ne olduğunu bizzat yaşayıp görsünler..
Yani olan garibanın çocuklarına oluyor desenize… Neyse bakalım bizim Kayseri Valisi Orhan Düzgün gazetemizdeki manşet haberin gereğini yapıp devleti devreye sokacak mı ?
Karaman sapığı 508 sene 3 ay hapis almış, ölüp gitse kurtulur şerefsiz ama o kirlettiği masum yavrular bir ömür boyu unutamayacaklar yaşadıkları bu utancı.. Ve ne olmak istiyorsun dediklerinde adım gibi eminim ki ÖĞRETMEN OLMAK istemeyecekler.. Öğretmenleri biraz değişik baksa yaşadıklarını hatırlayıp korkuyla sinecekler ve aynı travmaları defalarca yaşayacaklar.. Sonrasında bitecek mi, hayır çoluk çocuk sahibi olunca da bu sefer çocuklarının öğretmenlerinde benzer korkuları bu sefer yavruları için yaşayacaklar…
Hatırlar mısınız ? Hani bir şiir vardı..
Öğretmenim canım benim, canım benim
Sen bir ana, sen bir baba
Her şey oldun (!) artık bana…
Şerefsiz sapıklar meslekleri gibi bu şiiri de kirlettiler…