Kanaatim şudur: Eylemsiz bir mistisizm veya tasavvufî hayat, kupkuru bir kişisel tapınma içinde kaybolur gider; tasavvufsuz bir eylemse, hayvanca ve gaddarca bir eyleme dönüşür.

 

"Realite" adını vermekte görüş birliği ettiğimiz şey, kuruntu ve yalandır. Aslında bunu şöyle adlandıracaktık: İnsanın yabancılaşması.

 

İlk defa Shakespeare ile Cervantes bağırdılar: "Kral çıplak!" Sizin gerçeğiniz sahte bir gerçektir: Anlamsızdır, çünkü gayesi yoktur!” (Roger GARAUDY, Yaşanmış Şiir DON KİŞOT)

*

“Kurmaca öncelikli olarak edebi bir tür değil, ontolojik bir kategoridir” 

 

“Kurmaca, atıf yapıyor gibi göründüğü şeylerin kendisini üretir. Tasvir ediyor gibi göründüğü şeyi gizlice biçimlendirir” 

 

“Özerk davranmak, kanunlardan vazgeçmek değil, kendisi için bir kanun olmaktır ki ‘özerk’ de bu demektir.” (Terry Eagleton)

*

İnsanlar, otomasyona dayalı kitlesel üretimin yol açtığı arz fazlalığının çıkmaza soktuğu kapitalist sisteme artık, üreticiden çok tüketici olarak bağlı hale gelmişlerdir. Emtiayı seçme özgürlüğü, kapitalist sistemde reklam ve çok daha sofistike başka araçlarla dayatılan satın alma yükümlülüğüne dönüşmüştür (Zygmunt Bauman)

*

Bazı insanlar yalnız yaşamaktan, bazı insanlar da tek başlarına kötülük yapmaktan korktukları için "enstrümantal" bir Tanrı'ya inanırlar... (İhsan Fazlıoğlu)

*

…dindar olan bir kişinin dünyaya bakışı ve konumu gereğince muhafazakar olduğu yönünde bir varsayım var ve bu topraklarda ne yazık ki, dindar böyle olmak zorunda olmadığı halde neredeyse kanun gibi yerleşmiş durumdadır. Mesela muhafazakârlık öte dünyacılıkla ilişkilendirilebilinir, bunu bir anti-seküler olma durumu diye tanımlayabiliriz. Max Weber’in asketik dünya görüşü dediğimiz tarzda. İslamcılığın kökenlerinde tam da anti-muhafazakâr bir tavır varken bizde genelde İslamcı akım muhafazakârlığa indirgenerek ele alınır. (Fırat Mollaer)

*

Ahlak nedir? Allah ile sevgi ilişkisine girip bu ilişkiyi korumak için de kimseye zulüm etmemektir… Vicdan da Allah'ın sevgisini yitirme endişesinden doğan sorumluluk bilincidir. (Hüseyin Hatemi)

*

Ahlak üzerinizde görünmezse o lafta kalır. Ahlakın üzerinizde görülmesi gerekir. Bu çağda ahlak denen şeyin heykelini yapsalar bence O Nurettin Topçudur… (Sadettin Öktem)

*

Nurettin Topçu, İslam felsefesi ve kelamdan ziyade tasavvuf merkezli bir İslam düşüncesi inşa etmeye çalışıyor. (İsmail Kara)

*

"İyi, tarife gelen bir şey değildir; yani kendinden başka bir şeyle tarif edilemeyip sadece sezgi ile kavranabilir." (Erol Güngör)