Ölenler en son kurtuldular bu dağdağadan,

Ve göz kapaklarının ardında eski vatan,

Bizim diyar olarak kaldı kıyâmete dek

 

İşgal yıllarının karanlığını hissettiğimiz şu günlerde, Yahya Kemal’in “1918” şiirinin ilk

mısralarındaki ruh hali ile “muzdarip” ne yazacağımı, ne yapacağımı düşünürken Büyük şair

ve mütefekkirimiz İsmet Özel’in sözleri içimi aydınlattı. Üstadın fikirlerinden mülhem bir

yazı yerine, hem sözlerin güzelliğine, hem söyleyenin büyüklüğüne hürmeten, altını çizdiğim

satırları aynen iktibas ediyorum.

 

“Türk Gerçeği acımasızdır. Bilhassa bu "acımasız" sözü, insanlara, Hıristiyanlaştırılmış

bu insanlara biraz tuhaf geliyor. Yani niye bu acımasızlığı koyuyoruz diye endişe ediyorlar.

Çünkü Cumhuriyet'in ilanından sonra, kısaltılmış adı YMCA olan "Young Man's Christian

Association" teşkilatı deklare etti, açıkça söyledi. Dedi ki: "Biz Türkiye’de yaşayan gençleri

Hıristiyan yapmayacağız. Fakat onları öyle yetiştireceğiz ki yaptıkları bütün tercihler

sadece Hıristiyanların yapacakları tercihler olacak." Ve bu dernek faaliyetlerinde son

derece başarılı oldu.”

 

“Türk gerçeği yalın, çünkü Türk gerçeğinin kabulü dolambaçlı mazeretler gerektirmez.

Türk gerçeği gayet yalın bir şeydir. Bir yerlerden şartlı birtakım unsurları derleyerek Türk

Gerçeği'ni kabul etmezsiniz. Türk'ün kafası "Helal mi haram mı?" bunu anlamaya yeter.”

 

“Türk Gerçeği temizdir. Çünkü Türk gerçeği başından beri, doğuşundan itibaren haklılıktan

ibarettir. Türk Gerçeği diye bir şey varsa bu, haklı oluşun kendisinden ibarettir. Haklı olduğu

için insanlar Türk Gerçeği'nin içindedir. Haksız olunduğu zaman Türk Gerçeği'nin dışına

çıkarsınız.”

 

“Türk Gerçeği acımasızdır. Çünkü Türk Gerçeği'ne ulaşmak, Türk Gerçeği'ne kavuşmak,

Türk Gerçeği'yle hemhal olmak, "Bir koy, beş al!" hesabıyla mümkün değildir.

Yedeğini ihtiyaten yanında bulundurmak da mümkün değildir. Yani Türk Gerçeği'ne

kavuşmak istiyorsanız "Bu da yedekte kalsın" diyemezsiniz. Ne kadar varsa onu devreye

sokacaksınız. "Ne olur ne olmaz biz bir yola çıktık. Ama bakarsın, istediğimiz yere

varamayız. Hiç olmazsa, geri dönüş parası cebimde kalsın." dediğiniz zaman Türk Gerçeği'nin

dışına çıkmış olursunuz. Türk Gerçeği acımasızdır, çünkü tavizle varılması mümkün olan bir

şey değildir. "Biraz siz bizim putlarımıza tapın, bizde biraz sizin Allah'ınıza tapalım." Böyle

bir tabir Türk Gerçeği'nin dâhilinde yer sahibi değildir. Pazarlık Türk Gerçeği'ne ulaşabilecek

bir şey değildir. Pazarlıkla ulaşamazsınız. 'Pazarlık helaldir" diyebilirsiniz ama Türk Gerçeği

için haramdır. Yani Türk Gerçeği'ne ulaşmak şart koşulmasına kapı aralamakla mümkün

değildir. Biz Türkler asla "Ne şiş yansın, ne kebap!" demeyiz. Yanacaksa şiş de yanar, kebap

da yanar.”

 

“Türkiye'de geçerli olan hukuki yapının içinde İstiklal Marşı Derneği'nin mensubu olmanın

soğukluk uyandıracak bir tarafı yok. Ama Türkiye, İstiklal Marşı'nın yazılmasına gerek

duyulan duruma çok benzer bir hale geldiği için, Türkiye'nin bugünkü hali itibariyle İstiklal

Marşı Derneği son derece tehlikeli bir şey.”

 

“İstiklal Marşı'nın kendisi bizim vatan sahibi olmaktan mahrum bırakılmamız

karşısında doğmuştur. Şu anda da biz vatan sahibi olmaktan mahrum bırakılma

tehlikesi ile yüz yüzeyiz.”

 

“Türkiye'nin Türkler tarafından bina edildiğini ve bu binanın da, mezkûr ahalisini

kendine ait kıldığını bilmemiz lazım. Türkiye Türkleri yapmıştır, Türkler Türkiye'yi

yapmıştır.

 

Türk bir kavmin, bir ırkın adı değildir. Türklük etnik, hatta kültürel bir olgu dahi

değildir. "Türklük tarihi bir roldür,"

 

Türk bir isim değil, bir sıfattır. Türk bir karakterin adıdır."

 

"Kâfir ile çatışmayı göze alan Müslüman'a 'Türk' denir." (İsmet Özel / Hak Hakikat, İstiklal

Marşı Derneği Bülteni, Nisan 2013)

 

ŞİİR

 

Aynı Adam’dan

 

İsmet Özel

 

Tozludur saçlarım, saçlarımdan

devrilmiş sarayların dumanları savrulur

yüzüm yanıktır

yüreğime bir karanfil sokuludur

ve partizanca darbelerin dünyaya inen şavkı

benim göğsüme göğsüme vurup durur.

Ben dünyaya doğru yürümekle meşhurum

bahar da sürgülenir içime katranlar da

hem koşarak yarattığım sevgiler vardır

hem körlenmiş sevgilerin acısıyla koştururum.

Yürüyorum

azarlanıyorum fışkıran başaklarla

iki bomba gibi taşıyorum koltuğumdaki bir çift somunu

hurdahaş bir sancıyla geçiyorum badem çiçekleri altından

gözlerim nemli değil.

gözlerim namlu.

 

TEMBİH

"Nasıl Allah Resulü Muhammed (s.a.v.) son peygamber ise, Türkler de insanlığın

son milletidir; son peygamberin bayrağını göndere çeken; son millet. Türklerin

Avrupalıların 'nation' tabir edilen kavramla bir irtibatları yoktur." "Bugün insanların önünde

iki seçenek var: Türk olmak ya da Amerikalı olmak. Modern dünya denilen şey, anti-Türk

dünyadan başka bir şey değildir. Türk için Batılılaşma bâtıllaşmadır." (İsmet Özel)