Türk Düşünce Dünyasını ve onun en parlak yıldızlarından Topçu’yu tanımak isteyenler için muazzam bir kaynak.

 

Emeti Saruhan’ın 18 Ağustos 2013’te Yeni Şafak’ta, İsmail Kara Hocamızla yaptığı söyleşi, kitabı ve Topçu’yu anlamamız için mutlaka okunmalı. Söyleşiden aldığım aşağıdaki bölüm sanırım meramımı daha iyi anlatır. “Nurettin Bey Türkiye'de demokrasi metinleri ve tenkitleri açısından önemli hatta istisnai bir yerde durmaktadır. Bu yazıları ve fikirleri tarihsiz ve dönemsiz olarak okuduğunuz zaman da bir anlamları var şüphesiz. Fakat bu metinlerin çoğunun 60 İhtilali sonrasında yazıldıklarını bibliyografya sayesinde öğrendiğimizde daha fazla bir anlam kazanacaklardır. Aynı şekilde Nurettin Topçu ahlâk anlayışının, kul hakkı davasının bir uzantısı olarak Anadolu Sosyalizmi, Ruhçu Sosyalizm, İslam Sosyalizmi, İslam Cemaatçiliği dediği bir görüşü savunmaktadır. Bu da hem Türk fikir hayatı fakat hususen muhafazakâr, milliyetçi, İslamcı kesim için fevkalade önemli bir husustur. Ara cümle olarak söyleyelim; bugünlerde antikapitalist olduğunu söyleyen dindar kişiler veya bunu söyleyenlere sıcak bakan çevrelerin Topçu'dan bahsetmemek için özel bir gayret sarfetmeleri dikkat çekicidir. Şimdi bakın, bu fikir de kronolojisiz ve tarihsiz olarak başlıbaşına önemlidir. Ama bibliyografyadan bu fikirlerin Demokrat Parti iktidarının ilk yıllarından itibaren yani Türkiye'nin ABD çizgisine ve Müslüman çevreler dâhil nerede ise sağın bütün renklerinin komünizme karşı kapitalist dünya görüşüne doğru hareket ettiği bir tarih aralığında dillendirilmeye başlandığını öğrenmeniz meselenin tabiatını ve ciddiyetini değiştirir.”

 

2

Halvetî Şabânî Yolunun Adâbı, Mustafa Tatcı, H Yayınları, 2013

 

Mustafa Tatcı hocamız eseri;  “… bu eserde … Halvetiye’nin ana kolu olan Şabaniye’nin esasları ele alınmaktadır.

 

Şaban-ı Velî’nin miyarı, Yahya-yı Şirvani’den beri uygulanagelen kurallardan ibarettir. “Miyar-ı Tarik” adıyla şöhret bulan bu risale bir kişinin kaleminden çıkan telif bir eser değildir. Bu eser Yahya_yı Şirvani’nin emriyle irfan sahibi kırk kişi tarafından tertip ve tanzim edilmiştir… aslı Arapça olan eseri… Şeyh Karabaş-ı Veli (Ali Atvel) (ö. 1686) sohbetlerinde şerhetmiş…  emriyle halifesi Nurettin Efendi tarafından Türkçeye tercüme edilmiştir…

 

Miyar, günümüze kadar küçük değişikliklerle pek çok aziz ve halife tarafından yazılmış ve uygulanmıştır. Rif’at Efendi (ö. 1894)nin “Mu’înü’l Mürid” … ve Marmaravî Hazretlerinin (ö. 1505) “Hurde-i Tarikat”in metni de burada bir mukayeseye imkan hazırlamak gayesiyle asıl miyarın sonuna ilave edilmiştir.” Diye tanıtıyor. (s.X)

 

Eserden bir küçük bölüm, bir lokma helva niyetiyle…

 

“Su İçme Adâbı: Zemzem ve abdest suyunun artan kısmından başka hiçbir suyu ayak üzere içmemelidir.  Yollarda oturma imkânı olmadığı hallerde ayak üzere içmek caizdir.

 

Suyu bir nefes besmele, sonra hamd ile içip sonra üç besmele ve üç hamdele ile yedi nefeste içmelidir. Bizim yanımızda başında ve sonunda hamdele ile kanıncaya kadar içmek edebdir. Zira salik hararet ile zahmet çekerse müşahedatına halel gelir. Lakin nefsi su içmekten çokça zevk alırsa su içmeyi isteği geçtiği vakte bırakmalı ve ciğerini zikrin harareti yaktığında soğuk sudan kaçınmalıdır.” (s.61)

 

3

Gelmekte Olan Ortaklık, Giorgio Agamben, Çev: Betül Parlak, MonoKL Yayınları, 2012

 

Günümüzün en önemli düşünürlerinden biri kabul edilen Agamben’in kitabı ilgiyle okunmaya değer nitelikte. Aşağıdaki alıntı kitabın; “Dim Külotlu Çorapları” başlıklı 12. Bölümünden. Özellikle bu bölüm bana İsmail Kara Hocamızın “Cumhuriyet Türkiye’sinde Bir Mesele Olarak İslam” eserindeki bir bayan çorabı reklamı afişini hatırlattı. Karşılaştırarak okumak ilginç olacaktır diye düşünüyorum.

 

“Teknikleştirilen şey beden değil, onun imgesiydi. Böylece reklamın muhteşem bedeni, arkasında kırılgan, çelimsiz insan bedeninin nazik/belirsiz varoluşunu sürdürdüğü bir maskeye dönüştü, kızların geometrik ihtişamı toplama kamplarında ölüme sürüklenen isimsiz çıplak bedenlerden oluşan uzun kuyrukların ya da otoyollarda her gün yaşanan kıyımda paramparça olmuş binlerce cesedin üstünü örter hale geldi” (s.69-70)

 

ŞİİR

Beddua

Asaf Halet Çelebi

 

kendi göklerimden indim

kendi duvarlarıma

konduğum duvarlar yıkılsın

                        bahtiyâaar

 

havuzlarımda birkaç damla su içip

ağaçlarımın çiçekli dallarına uçtum

konduğum dallar kurusun

                        bahtiyâaar

 

seni bahçelerimde uyuttum

seni duvarlarımda sakladım

havuzlarıma güneşler vurduğu zaman

gözlerini açıp bana gülerdi

                        bahtiyâaar

 

yazık sana verdiğim emeklere

 

TEMBİH

Ulusa seslenenlere ithaf olunur…

Kızgınlığın cehennem ateşinin tohumudur. Kendine gel de şu cehennemini söndür. Çünkü o bir tuzaktır. (Hz. Mevlana, Mesnevi, 3/3872)