Okul, aynı zamanda insanoğlunun çocuklarına daha güzel, daha müreffeh ve huzurlu yarınlar oluşturmak gayesiyle icat ettiği sosyal bir organdır.
İnsanoğlu bilme, öğrenme, öğrendiklerini öğretme istidadıyla mücehhez kılınarak yaratılmış en güzel varlıktır. Bu sebeple o, yine kendisine verilen akıl nimeti sayesinde varlıklar arasında, varlıkların kendi içerisinde mükemmel bir şekilde işlemeye devam eden o harikulade sistemi ve bu sistemler arasındaki işleyişi, ilişkiyi merakı sayesinde öğrenebilmekte ve onu başkasına öğretebilmektedir. İnsanın öğrenme ve öğretme kabiliyetinde olduğu ve bunun bir ömür boyu devam etmesi gerektiğini Kâinat’ın Efendisi “Beşikten mezara kadar ilim tahsil ediniz.” buyurarak bizlere en güzel ilmi öğretmiştir. Yine o lâlügüher sözlerin Sahibi “İlim öğrenmek, kadın ve erkek her Müslüman’a farzdır.” buyurarak ümmetinin ilimle iç içe, Yüce Mevlâ’nın Alîm ismine mazhar olmasını istemiştir. O’nun ümmeti olmakla her zaman şeref duyduğumuz bizlerin bu vadiden uzak bulunması söz konusu olamaz.
Bilginin, ilmin, araştırmanın ve öğrenmenin bu kadar önemli olduğu bir çağda, eğitim-öğretimin de o nispette doğru, güzel ve faydalı olma mülahazalarıyla yapılması gerekmez mi? Bu soruya olumsuz cevap vermek zaten mümkün değildir.
Öğretim programları, okullarda belli bir plan ve program dâhilinde öğrencilere kazandırılmaya çalışılıyor ki onlar, kazanımları istenilen ölçüde alabilsin, elde edebilsin. Bugün okullarda günlük 6–8 ders işlenmektedir ve her dersin giriş ve çıkışlarını bildiren ziller çalınmaktadır. Bu uygulama doğru mudur, yerinde midir? Ziller olmadan da olmaz mı? Bunlar ayrı konular. Ama işleyişteki bir duruma dikkat çekmek istedim sadece.
Daha önceleri ya okulun hizmetlisi veya bir nöbetçi öğrenci tarafından el ile çalınan ziller, teknolojinin gelişmesiyle birlikte yerini elektronik zillerle bırakmıştır. Bu ziller arasında 12 Dev Adam, Barış Manço-Gül Pembe, Beethoven-Für Elise, Hababam Sınıfı Film müziği, Çökertme vb. aklınıza gelebilecek bütün meşhur müziklerin, melodilerin var olduğu herkesin malumudur.
Benim dikkat çekmek istediğim ve bu yazıya asıl konu teşkil eden husus da tam burada aslında. Okullarda dinletilecek müzikler, izletilecek film veya videolar, okutulacak kitaplar onların geleceğini sapasağlam bir şekilde inşa etmelerine vesile olacak özellikte olmalıdır. Aksi takdirde onları kendi geleceklerini inşa etmesine yanlış yönlendirmiş oluruz.
Hababam Sınıfı filmini izlemeyen yok gibidir. Bu sebeple filmin bütün ayrıntılarını vererek onun içeriğinden haberdar etmeme gerek yok. Her alanda olduğu gibi eğitim öğretim alanında da bütün işler ve işleyişler, istenilen kalitede olmayabilir. Bu işin doğasında vardır. Çünkü her insan, kendine özgü bir biçimde yaratılmıştır. Ama okul, farklı fıtrat ve kabiliyetlerde yaratılan insanın aynı yetenekleri kazanmasına, aynı kazanımları elde etmesine çalışarak farklılıkların ortaya çıkmasına vesile olur. Bundan dolayı bazı öğrencilerde derse karşı aşırı istek olurken bazı öğrencilerde daha az istek olur. Bazı öğrenciler ise derse karşı hiç iştiyak duymaz. İşte tam bu noktada Hababam Sınıfı’ndaki öğrenci tipleri ortaya çıkıyor. Dersi kaynatmaya, öğretmeniyle dalga geçmeye, her türlü oyun ve eğlence ile vakit geçirmeye çalışan ama bir türlü derse kafası çalışmayan, derse karşı ilgi duymayan bir öğrenci tipi var karşımızda. Şimdi, filmi kendi, içerisinde film olarak izlemek gerçekten zevkli ve eğlenceli. Ama işin içine eğitim, eğitimde kalite ve hassasiyet girdiği zaman iş değişir. Eğitimin liderliğini üstlenen idarecilerimiz, bu konularda biraz daha kafa yormaları gerekmektedir.
Derslerin giriş ve çıkışlarında bu filmin müziği çalınınca öğrencinin ve öğretmenin hatta idarecinin zihin harmanından gelecek olan çağrışımlar ve hatırlamalar, ciddi bir şekilde yapılması gereken eğitimi ne hâle getirecektir bir düşünün. Bu müzikle derse giren ve dersten çıkan öğrencilerin algısına göre okul ve eğitim, Hababam Sınıfı’ndaki öğrencilerin algısı ve anlayışı gibi olacaktır. Unutmayalım, “Kılavuzu karga olanın burnu pislikten kurtulmaz.” sözünü daima hatırlayalım. Yapacağımız işlerde kılavuzlarımızı iyi seçelim ki gemilerimiz karaya oturmasın, nefsimizi ve neslimizi sahil-i selamete ulaştırsın. Vesselam.
Hüseyin SAY