Filmde 18 yaşındaki bir delikanlının babasını öldürme suçuyla hayatı oylama usulüyle masaya yatırılır. Kanunlara göre 12 üyeden oluşan jüri, bir odaya alınıyor. Görevleri suçlu veya suçlu değil şeklinde ortak bir karar almak. Tek bir kişi bile, farklı bir oy kullandığında ikna çabaları ve tartışmalar başlıyor. Ancak jürideki bir kişi hariç, herkes çok kısa sürede karar verileceğinin rahatlığıyla hareket ediyor. Onlara göre olay çok açık, her zamanki gibi bir kenar mahalle çocuğu babasını öldürmüş, bundan daha doğal ne olabilir ki? Onların hepsi aynıdır zaten!
Tam da böyle bir psikolojiyle oylama başlar. Önce oylar açık bir şekilde başlar. 12 adamdan 11 kişi 18 yaşındaki delikanlıyı geçmişiyle ve kanıtlarla, görgü tanıklarıyla yargılamaya başlar. İçlerinden sadece 1 adam ona suçsuz diyebilmiş tüm her şeye rağmen diğer 11 adam sinirlenir. Aaa hadi ama bizim de işimiz gücümüz var. Bitirelim oylamayı bir an önce gidelim oylamayı gereksiz uzatma diye diğer adama yüklenirler. Neden hayır oyu verdiğini sorduklarında ise verdiği cevap: “ Elimi kaldırıp bir çocuğu ölüme göndermek benim için pek kolay değil.” Olur.
Ortamın gerginliğini yumuşatmak için ara verirler yargılamada 11’e 1 oylamada 1 suçsuz oyu kullanan adama diğer adamlardan biri hey dostum! Sen kafayı yedin mi? Bu kadar da salak olamazsın. Her şey apaçık ortada babasını öldürdüğüne dair görgü tanıkları bile var. Daha fazla direnme. Bizim de işimiz var başka başka içlerinde saatçi, muhasebeci her kesimden insan vardı. Yargılama da bu işlerinden de bahsedip konuşuyorlardı. İnsan hayatı hiç umursanmadan, oldubitti ile yargılanıyordu. Ta ki adamın bu sersenişine hayır oyu veren adamın şu cevabı çok hoşuma gitmişti.
“YARGILANAN SEN OLSAYDIN, NE YAPARDIN?”
“Böyle düşündüğünde sokaktaki vatandaştan farkın ne?” dedi. Sonra suçsuz olduğunu savunan adam sunduğu savunmalarla diğer jüri üyelerini de etkilemeye başladı.
Günümüz toplumlarına karşı da pek çok olayı gözler önüne seren suçluluk psikolojisini ve sadece ABD’ nin adalet sistemini, toplumsal yapısını değil, evrensel anlamda adalet ile toplum harmonisini izleyicilerine düşündüren 18 yaşındaki delikanlının cinayet davasında kenar mahallesinde büyümesi, bu yaşına kadar babasından ve çevresinden dayaklar yemesi, itilip kakılması, toplumda önyargı olduğu için ölüme sürüklenen gencin hayatının kurtuluşunu tek bir odada masa başında oturan 12 kızgın adamla gözler önüne serer. Tek bir doğru düşüncenin neler değiştirebileceğini de sizlere sunmakta.
1957 yılında senaryosunu Reginald Rose’ye, yönetmenliğini Sidney Lumet’ in üstlendiği filmin oyuncu kadrosunda; Henry Fonda, Martin Balsam, John Fiedler, Lee J. Cobb, E. G. Marshall, Jack Glugman, Ed Binns, Jack Warden, Josep Sweeney, Ed Begley, George Voskovec, Robert Webber yer alıyor.
Maharet, görüneni görmenin ötesinde görünmeyenide görmektir.
Keyifli izlemeler…