Meşhur bir söz var:

"Hayat, bir davaya sahip olduğunu anladığın anda başlar" diye.

Yaşadığımız hayatın bir sonu var.

Ömrümüz sınırlı. Taşıdığımız beden bir gün ölecek ve toprak olacaktır.

 Servetimiz, mülkümüz Bir gün mutlaka başkalarının eline geçecek.

Peki sonu mutlaka ölüm olan bir hayatı basitçe hayvani zevklerle harcayıp bitirmek ne kadar mantıklı. Oysa ki bu bedeni bu hayatı bu aklı ve bu zekayı yüce bir davaya atfedebiliriz.

Milletimiz için vatanımız için, adalet için, insanlık için vakfedebiliriz.

Zaten ölecek olan bedeni yüce bir dava uğruna sonlandırabiliriz. Ölüm, ancak yüce bir dava uğruna olduğunda değerlidir..
Bu bize ne katacaktır?

Birincisi hayatımızı daha anlamlı daha kutsal bir hale getireceği için hiçbir küçük sıkıntılarda umutsuzluğa kapılmayacak depresyona girmeyecek moral bozukluğu yaşamayacaksınız.

İkincisi öldükten sonra hatırlanmaya devam edeceksiniz.

Üçüncüsü insanların gönlünde taht kuracaksınız.

Düşünün sadece kendi nefsi için yaşamış bir insana kim saygı duyabilir ki?

 Günümüzde o kadar çok var ki nefsinin ve şehvetinin esiri olmuş kendinden veya ailesinden başkasını düşünmeyen binlerce çok yüksek düzeyde zenginler var.

Bunlara saygı duyabiliyor musunuz?

Belki bunlara itibar gösterenler olacaktır ancak bunların tek amacı menfaat devşirme umududur.

Tolstoy'un dediği gibi hayvani hayatı yaşayanlar sadece ölürler ancak insani hayat yaşayanlar ölümle birlikte ölmezler onlar hatırlanmaya yad edilmeye yani yaşamaya devam ederler.

Peki insani hayatın özü nedir özü başkaları için yaşamak başka erdemler için yaşamak insanlığın yüce değerleri için yaşamaktır. 

Sadece kendi nefsi için yaşayan insan saygıyı hak etmez.

Esas saygıyı hak eden düşünürler yazarlar filozoflar aydınlar bilim adamlarıdır çünkü bunlar kendi nefislerinin dışında başka emelleri başka davalar olan insanlardır.

Her insan bu dünyada hayatını idam ettirecek kadar gelir kazanabilir ancak ömrünü yüce bir davaya adamak her yiğidin harcı değildir.

Bir de sufli emeller peşinde koşan insanlar vardır.

Yüce bir dava peşinde olduğuna inandırılmış kitlelerdir.

Yabancı mihrakların maşası olmuşlar ancak kime hizmet ettiklerini bir türlü anlayamamışlardır. 

Davasının yüce olduğunu zanneder ancak hem kendine hem ailesine hem milletine ihanet eder bunun farkında değildir.

Bunlar koşullandırılmış beyinlere sahip küçük piyonlardır. Bunlar öyle bir tezgahın içine konuşlandırılmışlardır ki şeytana hizmet ettiklerini bir türlü anlayamazlar.

Tercih sizindir.

Nasıl bir hayat yaşamak istiyorsanız onu yaşayabilirsiniz ancak arkanızda büyük izler bırakarak..

Eğer bir milletin büyük çoğunluğu hayvani hayattan çıkamamışsa o ülkenin geleceği karanlık ve tehlikelerle doludur o ülke bağımsızlığını dahi korumaktan aciz olabilir..