Yoksa neden bedel ödeyelim. Yoksa neden acı çekip, sıkıntılara katlanalım. Sonuçla, elde ettiğimiz bakiye gerçekten değerli değilse yazıklanmaktan başka şansımız olmayacak çünkü. Sonuç değerli değilse buna değer miydi sorusu ömrümüzü kemirecektir. Nidekim değer olduğuna inanıp haz aldığımız veya değer miydi diye hayıflandığımız hatıralar toplamından başka neyiz birer insan olarak.

Öyleyse yaşamın bir yerine geldiğimizde vereceğimiz kararların bize nelere mal olacağına bir bakmak, bizi götüreceği sonuçları üç aşağı, beş yukarı kestirmeye çalışmak ne kadar önemli. Bunu hatırda tutmalıyız. Hem de daima!

Aslında karar verirken bilinçaltımızda bizi yönlendiren duygu, sözünü ettiğim bu değer duygusu mu diye düşünmeden edemiyorum. Değeceğine inandığımız zaman karar mekanizmamız harekete geçiyor. Fakat elle tutulur mantıklı delillerden çoğu zaman yararlanmıyoruz. Gözümüz kapalı veriyoruz kararımızı. Sonra da pişmanlıklarla yüzleşip duruyoruz nedense...

 

Kaos İnsan İçindir

Kaos kavramı evrenin doğal düzeninin dışında varolabilmekle ilgili. Varoluş, bu dışardalığın farkında olmalıdır. Aynı zamanda bu düzene uyum sağlama veya onu dönüştürme arasında bir tercihle karşı karşıya olmalıdır.

Sözkonusu duruma denk düşen tek yaratık insandır. Evrende varolduğu düşünülen kaosun kaynağı da insandır. Çünkü kaosu sadece insan algılayabilir. İnsanın tür olarak kendinde mündemiç olan bu ayrıksılığı, birey olarak bu hakikati yaşadığındandır sözettiğim karmaşa. Hem doğaya, hem birbirine, hatta kendisine karşı bile varoluşunu ortaya koyma biçimi insanoğlunu kendi içinde de kaosa sürükler.

Her tür düzenleme, sistemleştirme düşüncesi, buna itiraz eden ve muhalefet yapan bir topluluğu kendinden (kendiliğinden) doğurur. Her muhalifin alternatif bir önerisi olduğu düşünülürse, insanlık adına üretilen her tür düzenleme düşüncesi de aynı amaca hizmet eder. Kaosa...

Kültür, dil, din, aile, akraba, kabile, millet vs. gibi bir grup insanın dahil olarak çevresinde öbeklendiği sistemler de karmaşanın başka başka boyutlara sıçramasının diğer nedenleri. Sistematik öbekleşmelerin bir farklılık oluşturması, öte yandan benzerlik duygusunu kullanması ve tatmin etmesi, tam da bu iki nedenle insanın içine düştüğü, düşeceği kaosun kaynağıdır.

Benzerliğin ve farklılığın kimyası zıtlığına rağmen nasıl da çarpıcı, bambaşka bir şeye dönüşüyor. Tıpkı bir şiirde bizi sarsan iki zıt kelimenin (kelime oluşları nedeniyle birbirine benzeyen iki şeyin) oluşturduğu bir imge gibi..

 

Dikkat!

İnsanoğlu her an olmasa bile, yaşadığı anların bir çoğunda dikkatli olmak zorunda. Çünkü dikkat insanoğlunun yaşama olayına gösterdiği ihtimamdır. İnsan yaşama karşı özenlidir, saygılıdır. Bu özeni ve saygıyı göstermediğinde, zarar görebileceğini, hatta öleceğini bilir.

Kendini koyverdiği zamanlar, insanın kendini tamamen güvende hissettiği anlardır. Bu anlarda insan eğlenir. Eğlenirken dikkatin yükünden kurtulur. Bu yük sırtından tamamen indiğinde kendini kaybeder. Çünkü dikkat insanın ta kendisidir.

Kendini kaybederek eğlenen insan aptaldır. Bunu eğlenen insanların yüzüne bakarak rahatça görebiliriz. Hele dikkat gereken bir an geldiğinde düştüğü şapşalca duruma bakarak daha çok...

Dikkatini toplayamayanların durumu daha vahim. En somut örneği alkollü araç kullanan şoförler olmalı...

 

 

Tek şart:

 

Bir şeyin gerçekleşmesi şayet tek şarta bağlıysa ve o tek şartı biliyorsanız, çok şanslısınız demektir. Çünkü gerçekleşmesini istediğiniz anda bir hayal ya da istek olmaktan kurtarabilirsiniz o şeyi. Bir tek durumda böyle bir hoşnutluk bahtsız bir kabusa dönüşür. İsteğinizin yinelenmesi...

İsteğiniz yinelendikçe o tek şartı yerine getirmek zorunda kalırsınız. Bu durumda istekle görev yer değiştirir. İsetnilen şey bir görev haline geldiği anda istek olmaktan çıkar. İsteği sanrıya dönüştüren bu durum, bizi isteğimizden uzaklaştırmaya yeter de artar bile. Böyle bir şey mahkumiyet demek olduğundan (çünkü burada artık bağımlılık sözkonusudur.) özgür insan tarafından kabullenilemez.

İstekleriyle görevleri arasındaki bu çatışmadan kendini kurtarabilen insan özgürdür. Yaşamak bu mahkumiyetten ibaret olsa bile, özgür insan isteklerine mahkum olamaz...