Daha önceki yazımda da belirttiğim gibi papaz mapaz bahane. Bunlar, yıllardan beri ortaya koydukları hamlelerden sonuç alamayınca bu sefer de ekonomik savaş yolunu deneme çabası içindeler. Sonuç alamasalar da yeni yeni hamlelerden de geri durmayacaklar. Bize düşen dimdik durabileceğimiz önlemleri bir an önce hayata geçirmektir.
Amerika, yıllardır dilediği ülkede satın aldığı hainler ile istediği operasyonu yapmakta, hedeflediği tahribata da kolayca ulaşabilmektedir. Henry Kissinger’in bir sözü vardır, “Biz kendi içimizdeki hainleri yok eder, başka ülkelerdeki hainleri de kendi maksat ve hedeflerimiz için kullanırız” Bizde de aynısı olmuyor mu? döviz üzerinden yapılan saldırıya karşı halkımızın büyük bir kısmı tepki gösterirken, başta muhalefet liderleri olmak üzere adeta bayram havasındalar. Bunlar mutlaka içinde bulundukları geminin batması halinde sığınacakları limanların da hazırlığını yapmış olmalılar. Yoksa bu kadar rahat ve kaygısız olmazlardı.
Henüz ciddi bir yaptırım uygulanmadan ülkemize bu kadar zarar vermelerinin sebebi hikmeti nedir? Biraz da bunun üzerinde kafa yoralım. Öncelikle bilinmesi gereken gerçek, tarımda olduğu gibi ekonomide de belirli bir politikanın olmaması, öz kaynak kullanımından ziyade ithalata dayalı bir ekonomik sistemin yıllardır uygulanmakta olduğudur.
Sanayi mallarının reel desteklerle üretimi mi desteklendi?? Yüksek teknoloji ürünlerimizle dünyanın sayılı ülkeleri arasında yer aldık da bizim mi haberimiz olmadı?? Petrolden sonra en büyük ithalat kalemimiz olan bitkisel yağlarda neden öz kaynaklarımızı yeterince kullanamadık?? Biyodizel üretimi için ülkemizde artırılacak olan yağ bitkileri tarımının neden önü kesildi?? İster mutfakta isterse araçlarda yakıt olarak kullanılsın, ülke dışına gidecek döviz miktarını azaltmayacak mıydı? Bir biyodizel üreticisi olarak gerek Tarım, gerekse enerji komisyon başkanlıklarına yaptığımız başvurularda “ilk iki veya üç yıl üreteceğimiz biyodizelde ötv uygulanmasın, bu süre içinde ithal yağları kullanarak sermaye yapımızı güçlendirelim ve yerli üretime hazırlanalım, üç yıl sonra da yerli üretim bitkisel yağlardan üretim yapma mecburiyetini getirin” dediğimizde, sizin üreteceğiniz biyodizeldeki ötv’den vazgeçemeyiz dediler. O yıllarda ülke dışından bir liraya aldıkları yakıtı 4,5 liraya satarak dörtbuçuk kat kazancı kar saydılar ve bu günleri hiç düşünmediler.
Yıllardır yerli otomil üretiminden bahsederler ancak bu üretim bir türlü gerçekleşmez. Çünkü Almanyadan ve Japonyadan aldıkları otomobillerin satış fiyatlarına vergi üstüne vergi koymakla, o otomobilleri üreten ülkelerden fazla kazanç elde ettiklerini sanırlar. İran aptalmıydı da kendi yerli otomobilini kendisi üretebilmektedir. Tarımdaki durum da bitkisel yağ örneğinde belirttiğim gibi içler açısı. 2015-2016 yıllarında 1 637 900Ton ayçiçeği üretimimize karşın, 2 798 851 Ton Bulgaristan ve Moldovadan ithalat yapmışız(Bu rakama rafine ve rafine edilmemiş ayçiçeği yağı dahil değildir). 8 000 000Ton arpa üretmemize karşın, 107 351Ton Fransa ve Danimarkadan ithalat yapmışız; 22 600 000Ton Buğday üretmemize karşın 4 109 527Ton Rusyadan ithalat yapmışız; 6 640 000Ton mısır üretmemize karşın, 603 739Ton Rusyadan ithalat yapmışız; 552 000Ton pirinç üretmemize karşın, 198 876Ton Rusyadan ve ABD’den ithalat yapmışız; 1 327 934Ton çay üretmemize karşın, Srilanka’dan 28 000Ton ithalat yapmışız; 235 000Ton kuru fasülye üretmemize karşın, 53 000Ton, Meksika, Kanada, Hindistan ve Arjantinden ithalat yapmışız; 460 000Ton nohut üretmemize karşın, 37 631Ton Meksika ve Hindistandan ithalat yapmışız; 300 600Ton incir üretmemize karşın, 2405Tpon Almanya ve Fransadan ithalat yapmışız; 3 600 000Ton üzüm üretmemize karşın, 14 303Ton İran, Şili ve Güney Afrikadan ithalat yapmışız; 12 615 000Ton domates üretmemize karşın, 11 000Ton Rusyadan ithalat yapmışız. Özellikle arpa, buğday, mısır, incir ve domates üretimimiz yurt içi tüketim taleplerini karşılayabilecek miktarlarda iken ithalat yapılmasının, kimlere gümrüksüz ithalat kıyağı olduğu açıklanmalıdır. Bu ürünlerin, dahilde işleme izin belgesi ile ithal edilerek üçüncü ülkelere re-export yapılması da mazeret değildir. Yerli üretimden ihracat yapanları desteklemek varken bu nemen iştir, anlaşılır gibi değil.
Gün, şapkamızı önümüze koyup düşünme günüdür. Üreticilerimizle sözleşmeli üretim modeli uygulanarak gerek yurt içi, gerekse yurt dışı pazarlara bitkisel ve hayvansal ürün arzı varken, birilerine gümrüksüz ithalat kıyağı yapmak bu ülkeye ihanettir. Özellikle Konya ve Kayseri Şeker fabrikalarının çifçileriyle şeker pancarı dışındaki tarım ürünleri üretimleri model alınarak diğer şeker fabrikalarında da uygulanması ve bu yönde destekler hazırlanması elzemdir. Konya Şeker, Torku markasıyla bir çok gıda maddesini üreterek yurt içi ve yurt dışı pazarlara sunmakta, Ayçiçeği yağı üretim tesisleriyle yağ sanayimize ciddi katkılar yapmakta, hayvancılık üniteleriyle de bölge çiftçilerine ve bu bağlamda ülke ekonomisine katkılar yaparken, Kayseri Şeker de, sözleşmeli bakliyat ürünleri üretimi yanında lisanslı depoculuk ve damızlık hayvan üretim üniteleriyle bölge ve ülke ekonomisine ciddi katkılar yapmaya hazırlanmaktadır. Tarım Bakanlığımızın bu iki fabrikayı model alarak diğer bitkisel ve hayvansal ürünlerin hem ülke ihtiyacını karşılayacak, hem de ihracat yapabilecek seviyede üretimini sağlamak için derhal çalışmalara başlamalıdır.
Ülkemiz ve Dünyamızda daha güzel kurban bayramlar kutlanması dileklerimle…