“İranla ilişkilerini kes, S400 siparişini iptal et, Rusyadan uzak dur, Suriyeden çekil, Suriyedeki terör koridoruna karışma, ortadoğuda Amerikan ve İsrail hamlelerine ayak bağı olma, Kıbrıstan vazgeç, Akdenizdeki enerjiden vaz geç, Fetö ve pkk’ya dokunma, tutuklu olan fetöcüleri ve pkk’lıları serbest bırak, Güneydoğunun pkk devletine dahil edilmesine ses etme, İpek Yolu konusunda Amerikan çıkarlarına karşı adımlar atma, Savunma sanayindeki çalışma ve üretimi durdur, Afrikada ayağıma dolanma, Büyük İsrail’e ses etme” özetle ifade etmek gerekirse bu arsız müttefik, Türkiyeyi bu dayatmalarla teslim almak hevesinde.
Osmanlı devleti zamanında özellikle hıristiyan azınlıkların yaşadıkları yerlerde açtığı Amerikan okulları ile fitne kazanını kaynatan, Ermeni ve Rum çetelerine toplu katliamlar yaptıran Amerika değilmiydi; halkımızın bu canilere karşı kendilerini koruma savaşını da soykırım diye adlandıran çete artıklarını bünyesinde barındıran Amerika, asla Türk milletinin dost ve müttefiki olmamıştır. Cumhuriyet tarihimiz boyunca da ne zaman ekonomik ve sanayi hamleleri yapmaya kalktıysak içimizdeki kuklalarıyla bu hamlelerimizin önünü kesmiş, ülkemizin gelişimini engellemek için her türlü mel’anetin müsebbibi olmuştur. 12 Eylül 1980 öncesinde ajanları vasıtasıyla çıkardığı fitnelerle gençlerimizi birbirine kırdırmış, anarşi ve terörün hedeflediği noktalara geldiğini görünce de üniformalı çocuklarına ihtilaller yaptırarak genç demokrasimizi kesintilere uğratmıştır. Doğu ve güneydoğu bölgemize “barış gönüllüsü adı altında gönderdiği, Kürtçenin tüm aksan ve şivelerini bilen ajanlarıyla doğudaki halkımızı kandırıp, bu ülkeye milyarlarca dolara ve cankayıplarına sebep olan bölücü terörü oluşturmuş ve körüklemiştir.
Siyonist patronların yönettiği global sermaye, Amerika maşasını kullanarak sadece Türkiyede değil, dünyanın özellikle müslümanların yaşamakta olduğu bir çok yerinde savaşlar, katliamlar ve ihtilaller üreterek Dünyamızı kana bulamaktadır. Siyonistler tarafından Hıristiyanlığın içine soktukları “Evangelizm” fitnesiyle de dünyayı kendi kıyametlerine taşıma gayreti içindedirler. Bu sapık inanca göre “çıkarılacak olan savaşlar ile ortadoğuda kıyamet koparılacak, Mescidi Aksa yıkılarak yerine Süleyman mabedi inşa edildiğnde Hz İsa yer yüzüne inerek Yahudi ordusu ”Armagedon”un başına geçerek Türkleri Anadolu ve ortadoğudan kovacak, Müslümanları yer yüzünden silerek Dünya hakimiyetini kuracak.” Gerek Kur’anı kerimde, gerekse tahrif edildiğine inandığımız tevratta evangelistlerin iddialarını yalanlayan haberler olmasına rağmen bu yalana sadece Amerikalıları değil Yahudilerin de ekseriyetini inandırmış bulunmaktadırlar. Ku’anda ve muharref Tevratta, ortadoğuda çıkaracakları fitne ve kargaşa sonrasında savaştan Yahudilerin yenik çıkarak, toplu katliamlara uğrayacakları haber verilmektedir. Ortadoğuda düzenli ve güçlü orduya sahip olan yegane millet Türkler olduğuna göre bu savaş, ekseriyetini Türklerin oluşturduğu ordu ile yapılacağı söylenmektedir.
Günümüzde terörist oldukları iddiasıyla Filistinli silahsız masum kadın ve çocukları destursuzca katleden İsrail, kendi kıyametinin ilk kıvılcımlarını çıkarmış bulunmaktadır. İsrailde bazı ordu yetkililerinin, Dünyanın gördüğü göreceği en savaşçı milletin Türkler olduğunu unutarak, şimdiden Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeki bazı vilayetlerin de hedefleri içinde olduğunu açıkça telaffuz edebilmektedirler. Her ne kadar savaş karşıtı bir kısım yahudinin İsrail’in bu politikasına karşı çıksalar da, fanatik ve radikal Siyonizm, iğrenç yüzünü onlara da göstermekten çekinmemektedir. Barış yanlısı Yahudilerin İsraildeki uğraşlarının çaba vermeyeceği, mevcut ekseriyet tarafından dışlanmakta oldukları bilinen bir gerçektir. Mevcut İsrail yönetimin İsrail’i ve Dünyayı Evangelist inanç gereği kıyamete taşıma çabasının hız kazandığı günümüzde İsrail’i terk etmeleri, çocukları ve Yahudi milletinin geleceği açısından tavsiyemizdir. Mevcut haliyle Yahudiler için en tehlikeli ülke İsraildir. Çünkü israilde rüzgar ekildiği için, yakın zamanda da fırtına biçileceği kaçınılmaz bir gerçektir. O topraklarda ekmiş oldukları kin ve nefretin sonucunda asla barış içinde yaşamaları mümkün değildir. Bu kin ve nefreti daha ilköğretimden itibaren çocuklara Arap ve Müslüman düşmanlığı olarak aşılayan İsrail’in, o topraklarda barış ve huzur içinde yaşaması asla mümkün değildir. O topraklar, tarih boyunca, barış karşıtı hiçbir ulusu bünyesine kabul etmeyip ya dışarı atmış, ya da yok etmiştir. Bu gerçeklerin bilincinde olan Yahudiler ise İsrail’den yapılan tüm davet çağrılara rağmen, oraya gitmeyerek bulundukları ülkelerde barış ve huzur içinde yaşamlarına devam etmektedirler.
Tarih boyunca Türkler, zalime daha zalim olurken mazluma kol kanat germiş, hükmetmekte oldukları coğrafyada yaşayan milletlerin ne dillerini ne de dinlerini değiştirmeye kalkmamışlardır. Aksi olsaydı Balkanlarda Türkçeden başka dil, islamdan başka din olmazdı. Günümüzde Afrika ülkelerinin çoğunda zorla hristiyanlaştırılan milletlere Fransızca, İtalyanca, Portekizce ya da İngilizce konuşma mecburiyeti getirilmiş ve orada yaşayanlara yerel dilleri unutturulmuştur.
Tarihimiz boyunca asla soykırım yapılmamış, soykırım yapmaya kalkan teb’alarına ise yerel tepkilerin önüne geçebilmek için mecburi hicret anlamına gelen “tehcir” uygulanmıştır. Amerika ve batı ülkelerinde yaşamakta olan bir takım Ermenilerin soykırım yalanlarını ortaya çıkarmak için arşivlerimiz açık tutulmuş, gerçekçi bakış açısına sahip batılı tarihçiler tarafından da gerçekte soykırımın Ermeniler tarafından yapılmış olduğu ortaya çıkarılmıştır. İnancımız odur ki, Cenabı Hak Türk milletini İhtiyar Dünyamızda barış ve huzuru tesis etmek için yaratmıştır. Zalime daha zalim olup mazluma kol kanat germe ruhu kıyamete kadar devam edecektir.