şöhret 

beklemez, hatta anılmayı pek de istemez bir tavrı benimserken, maalesef düçar olduğumuz

düşünce sığlığı ve vefasızlıkta eklenince, sadece birkaç kişinin ilgilendiği, nadiren anılan biri

olmuştur. 

Oysa Topçu “Hareket Felsefesi” ile bu gün de pençesinde kıvrandığımız sorunlara belki de 

son devirde kimsenin getirmediği kadar tutarlı, ahlaklı ve ciddi çözüm önerileri getirmiştir.

O’nun önerileri ve meseleleri ele alış metodu kanaatimce “akıl tutulması” yaşadığımız şu 

günlerde en fazla müracaat etmemizi hak eden derinlikte ve ahlaklılıktadır. Bu hem kendi 

adına zerre taviz vermediği düşünce namusu, fikir ahlakı bakımından böyledir, hem de 

söylediklerinin ahlakı esas alması ile böyledir.

Hakkında ilk ve en ciddi çalışmayı yapan Süleyman Seyfi Öğün Hocamız Nurettin Topçu 

şaşırtıyor (30 Mayıs 2009) yazısında “O bir yaşayış kültürü-kendi ifadesiyle bir hayat nizamı- 

teklif ediyordu. Ufku genişti. Onun milliyetçiliğinde, Hz. Muhammed, Mevlânâ, Yunus,

Mehmed Akif, Hüseyin Avni Bey kadar; Pascal, Hz. İsa, J.J. Rousseau, Gandhi, Blondel, 

Bergson, Rahibe Theresa, Fourrier, St. Simon; sıkı durun ve şaşırmayın-Hitler- gibi 

isimler sık sık boy gösteriyordu. Hiçbir kompleksi yoktu. Topçu'da önemli olan, bir fikri 

bütün gerekleriyle takip etmekti. Kısacası, fikir namusu en vazgeçilmez ilkesiydi. Basit 

mülahazalarla, günü kurtarmak ya da birilerine yaranmak adına düşünmüyordu. Kendisi 

için ne söylendiği ya da nasıl değerlendirileceği önemli değildi. Teklif ettiği programa, 

nasıl anlaşılacağına bakmadan "Milliyetçi Sosyalizm", ya da "İslam Sosyalizmi" demekten  

kaçınmadı.” Tespitiyle Topçu’yu en veciz biçimde anlatıyor.

Kendisi de “Mevlana ve Tasavvuf” eserinde şöyle buyuruyor; “Bu yazılar, millî 

kültürümüzün XX. Asrın sonunda beklenen kıvılcımlanmasında Mevlâna’nın önderliğine 

muhtaç olduğumuzu belirtmek için yazıldı. Biz, din yayımında ve öğretiminde, ahlâk 

dersinde, çocuk terbiyesinde Mevlâna kültürünün en sağlam temel olacağına inanıyoruz 

ve istiyoruz ki onun âleme yayılmak iradesine sahip büyük ruhu, insanlığı Allah’a doğru 

yüceltmekten başka gaye gütmeyen milliyetçiliğimizin de temel taşı olsun.”  

Evet işe tamda buradan başlayalım “milliyetçiliğimiz”den. İnsanlığı Allah’a doğru 

yüceltmekten başka gaye gütmeyen milliyetçiliğimizden ve milletimizi tarif edelim bu 

coğrafyada yaşayan herkes, koskoca bir dünyaya yayılmış geçmişlerimiz ve yayılacak 

geleceğimizle herkes. Milleti parçalamaya kimsenin gücü yetmeyecektir şüphe yok. Ama 

gücümüzü ve zamanımızı boşa harcamayalım. “Önce hep birbirimize hürmetle işe 

başlayacağız. Birliğe ulaştıracak yol, hürmet yoludur: İlme hürmet, ecdada hürmet, 

bütün samimi isteklere hürmet.” (İslam ve İnsan) diyor Topçu. “Samimi istekler” samimi 

kişilerden gelir, onlar ne unvan taşırlar nede yukarıdaki muktedirlerdir. Onlar çoğunluktur, az

söylerler. Bir bakın olup bitenlere 72 milyon adına konuşan güruh, “yukardakiler” toplayın 50 

kişi anca çıkar.  

“Eşref-i mahlûkat olan insana hürmet edilmelidir. Kendi inancımıza sahip olmayanları 

cehenneme göndermek, Allah’ın kendi kulları hakkında bizim azap fermanı çıkarmamız 

gibi bir saygısızlıktır. (İslam ve İnsan) diyor Nurettin Topçu “yukardakiler “ kendileri çalıp 

kendileri oynuyorlar. Millet yok bu oyunda.  

Sorunlarımıza çözüm arayışımızda samimi isek gerek üslup gerekse düşünce olarak Nurettin 

Topçu’nun en elverişli isimlerden biri olduğuna inanıyorum. İddiasız ama imanlı, ahlaklı ve 

hürmetkâr.  

Haydi Nurettin Topçu konuşalım. Topçu konuşsun, diyeceğim ama yürek ve bilgi ister. Önce 

okuyarak başlayalım, okudukça anlayıp yürekleneceğimize inanıyorum.

 

ŞİİR

 

SEZİLMEMİŞ AŞKA GAZEL

 

Federico Garcia Lorca

Çeviri: Ülkü Tamer

Karnındaki karanlık manolyanın

Kimseler anlamadı kokusunu.

Acıttığını kimseler bilemedi

Dişlerinle sıktığın o aşk kurşunu.

Bakışın, tohumların solgun dalıydı

Alçılar, yaseminler arasından,

Aradım vermek için yüreğimde

O fildişi mektupları her zaman diyen,

Her zaman: acımın bahçesi benim

Gövden her zaman, her zaman şaşırtıcı

Damarlarının kanıyla dolu ağzım,

Ağzın ölümüm için söndürdü ışığını.

 

TEMBİH

 

 

 

Nurettin Topçu, “Varolmak” Dergâh Yayınları

Fırat Mollaer, “Muhafazakârlığın İki Yüzü” Dergâh Yayınları

Kitaplarını ve

Yusuf Kaplan, “'Pornografik' algı/sızlık çağı: Hayat 'biz'de; ama biz hayatta değiliz”

Yazısını mutlaka okuyun.

ÇOK ÇOK MÜHİM TEMBİH

Hızırla Kırk Saat’ten

Sezai Karakoç

Şekere alışmış akrebi öldürmezsen

Şekerden zehir yapacaktır

Çocukların için bunu iyi bil