Bu konunun bazı yasal düzenlemeler ile de mutlaka desteklenmesi gerekir. Aksi takdirde daha önceki yazılarımızda da ifade ettiğimiz gibi kendi üreticilerimizden sakınılan desteklerin, çok daha fazlası yabancı ülke üreticilerine ödenecektir.

Türk çiftçisi toprağında yetiştirebileceği ürünün alıcısından emin olduğu takdirde üretimden asla çekinmez. Çiftçiler ile sözleşme yapacak kurumların yasalar ile desteklenecek olan bazı yükümlülükler ile de çiftçide güven oluşturması, sözleşmeli tarımın öncelikli gereğidir. Gübre, akaryakıt, sertifikalı tohum ve bu gibi desteklerin bu kurumlar vasıtası ile çiftçiye intikali, çiftçinin bu kurumlara olan güvenini artırır ve üretim teşvik ve desteklerindeki münferit bazı suiistimallerin de önüne geçilmiş olur.

Sözleşmeli tarımsal üretimin pilot uygulamaları, öncelikle pancar tarımının yapılmakta olduğu şeker fabrikaları çevresindeki şirketler ve pancar kooperatifleri ile başlanmalıdır. Bu kanalı tavsiye etmemdeki en temel neden, ekonomik zorluk ve sıkıntılar sonucu yılı kurtarma telaşındaki çiftçilerimizin, ekim nöbeti uygulamasını terk etmekte olduğunu gözlemlemiş olmamdır. Diğer adıyla “münavebe” olarak da ifade edilen ekim nöbeti, toprağımızı ve aynı zamanda tarımımızın geleceğini kurtarmanın adıdır. Yakın geçmişte Niğde civarındaki bazı tarım alanlarında, ekim nöbetinin terk edilerek ard arda patates tarımının yapılması sonucu toprakta oluşan tedavisi imkansız bazı hastalıklar, maalesef diğer bölgelerimizde de başlamak üzeredir. Aynı yanlış, vaktiyle komşu ülke İranda da Irak ile yapmakta oldukları savaş yıllarında yapılmış ve tarım alanlarında pancar tarımının aralıksız yapılması sonrasında bu tarlalarda oluşan hastalıkları gidermek için çok yüksek bedeller ödenmek zorunda kalınmıştır. Bu tehlikeye karşı ülkemizde de devlet ve toplumca duyarlılık gösterip ekim nöbetini yasaklarla değil de bir an önce farklı alternatif ürünlerin üretim uygulamaları ile başlanması gerekir.

Son yıllarda ülkemizde kazanılan tarım kültürü ile uydu teknolojilerinden istifade edilerek ürün takip ve kontrolu mümkün olabilmektedir. Tarım alanlarımızın büyük bir bölümü bilişim ortamında sayısallaştırılarak tarım alanlarımızdaki ürün deseninin parsel bazında takibi mümkün olabilmektedir. Sözleşmeli tarım uygulamalarındaki pilot uygulamaların şeker pancarı ekilen tarım alanlarıyla başlatılmasın önermemdeki diğer bir maksat da hastalık ve haşereler ile mücadele yanında ürün gelişiminin de sağlıklı bir şekilde takibi ile daha gerçekçi rekolte tahminlerinin mümkün olabilmesidir. Çiftçi ile üretim sözleşmesi yapan şirket ya da kooperatiflere devlet tarafından gerekli destekler yapıldığında, zamanla daha ileri tarım teknolojilerini de bu tarla parsellerinde uygulanabilecektir. Mesela tarımsal üretimde ileri teknoloji kullanan bir çok ülke, günümüzde terörle mücadelede kullanılmakta olan dronları, zararlı ot ve hastalıklarla mücadelede de rahatlıkla kullanabilmektedir. Özellikle yabancı ot mücadelesinde kullanılmakta olan dronlar sayesinde, mevcut ilaçlama yöntemlerindeki traktör teker izleri ile oluşan ürün tahribatı ortadan kalktığı gibi, tarım ürünlerinde hem kalite, hem de rekolte yükselmektedir.

Hayvansal üretimde, büyük ve küçük baş materyallerde kızgınlık ve gebelik dönemleri mikroçipler vasıtasıyla uydudan daha sağlıklı takip edilebildiğinden hem maliyetler düşmekte, hem de daha yüksek verim alınabilmektedir. Artmakta olan nüfusumuza bağlı olarak, yıldan yıla artmakta olan bitkisel ve hayvansal orijin gıda ihtiyacımız için bir an önce uzun soluklu önlemler alınması gerekmektedir. Canlı hayvan ve et ithalatı geçici bir süre tüketicimizi korumakta ise de, uzun vadede üreticilerimize zara verdiğinden, köklü ve uzun vadeli çözümlerin bir an önce yürürlüğe konması gerekmektedir.

Bitkisel üretimde bir ya da iki yıl içinde hedeflenen sonucun alınması mümkün görünse de hayvancılıkta hatalar ve çözüm çabalarının sonuçlarının görülmesi için en az beş yıla ihtiyaç vardır. Bu nedenle önümüzdeki beş yılda hedeflenen sonucun alınması isteniyorsa, yüksek verimli süt ve besi ırkı hayvanların yetkili şirket ve kooperatiflerde oluşturulacak ünitelerde bir an önce üretilerek, sözleşme yapılacak olan çiftçilere bedeli mukabili dağıtılması ve sözleşmeli hayvancılığının başlatılması gerekmektedir. Damızlık üretiminde uygulanması gereken modern teknoloji ve giderlerin yüksek olması nedeniyle sözleşmeli üretim yapacak olan şirket veya kooperatiflerin, mutlaka devlet tarafından reel destek yöntemleri ile desteklenmesi gerekir. Mevcut destekleme yöntemleri hem yetersiz, hem de yanlışlıklarla doludur. Destek kapsamındaki iller için oluşturulan kriterler yanlıştır ve bir an önce bu yanlışlıkların düzeltilmesi gerekir. Örneğin İPARD destekleri kapsamı dışında bırakılan Kayserimizin tarımsal geliri hangi ilçesinde yüksek görülmüş ve kapsam dışı bırakılmıştır. Milletin seçtiği(ya da seçmek zorunda bırakıldığı) vekillerimiz bir çözüm üretememekte ve yıllardan beri bu konudaki duyarsızlıklarını ısrarla sürdürmektedirler.

Canlı hayvan ve et ithalatı yapmakta olduğumuz ülkelerdeki fiyatların neden ülkemize göre daha düşük olduğunun nedenleri araştırıldığına, yapılan destekler ile kg başına düşen maliyetlerin olabildiğince aşağı çekildiği görülecektir. O ülkelerde üretilen 100 birim’e karşılık devlet destekleri 30 birim civarında olurken maalesef ülkemizdeki destekler 100 birime karşı, 10 birimden de aşağı olmaktadır. Kendi ülkesinin gıda ihtiyacını karşılayamayan ülkelerin olağanüstü şartlar karşısında açlık sorunu ile karşı karşıya kalmaları muhakkaktır. Bu nedenle yüksek teknoloji ürünleri üretim yöntemleri geliştirilirken bir önce yüksek rekolte ve kaliteli gıda ürünlerinin üretim yöntemleri konusunda da ciddi adımlar atılması gerekir.

Yüksek verim ve kaliteli gıda üretimi ise tarım şirket ve kooperatifleri vasıtasıyla başlatılacak olan sözleşmeli tarım ile mümkündür.