Sosyoloji, felsefe vb. gibi ders dallarının adı altında komünist, kapitalist savunucuların kuramlarını öğrenerek, onların söylemlerini İslam’dan Batı’ya devşirilmiş, Türk toplumuna uyarlamaya çalışıyoruz. Henüz içinde yaşadığı toplumun düşünce sistemini bilmeyen gençlere, neden Batılı düşünce sistemlerini okutuyoruz. Türkiye’de yaşıyoruz ama bir Cemil Meriç, Nurettin Topçu, Doğan Hızlan, Bilge Karasu okuyamadan ya da okuyup anlayamadan medya hayatına atılıyoruz. Sürekli yazıyoruz ama neyi?
Bir haberi, bir özel haberi, bir rutin haberi. Zamanları ekliyoruz haberimize, bazı bazı mekânı. Peki, bu ezbercilik değil de nedir? Başlarda saatlerce yazılan haber işlemini 1 yıl sonra 10 dakikada yazmayı öğreniyoruz. Haber zaten yazılır. Halkın bizim vereceğimiz habere değil düşünceye ihtiyacı var. Ne düşünüyoruz? Haberi herkes yazar. O bir ezber eğitimciliğidir. Öyle ki toplumumuzda alaylı-mektepli tartışmasının çıkma nedeni de budur. Mektebi olmayan dahi yazıyorsa ezberdir, alışılagelmiştir. Biz haberi değil fikrimizi, zikrimize sığınan çıkmazları yazalım ki reaya yalnız olmadığını anlasın. Haber zaten halkın içindendir. Biz yazmasak dahi o gerçeği öğrenir ama düşünce savaşı; onu ancak tarihini bilen, topluma ve dünyaya indirgeyen nesil gerçeğe aktarabilir.
Garip sistemler, eylemler ve kurgulara kurban ediyoruz öncelik bildiklerimizi. Yanımız da yöremizde hangi fikirler mahrum özgürlükten. İnsanlar ideolojisi için savaşıyor biz ise yazamadığımız kelimelerimiz için. Kelimeler aracımız olmalıdır. Mekânımız değil. Henüz anlamını dahi bilmediğimiz kelimelerinin uğruna hapis yatıyoruz. Sistemlere kurban oluyoruz. Çünkü soyunu sopunu bilmeyen düşünce insanları türüyor toplumda ve biz içi boşaltılmış fikirlerimizle, onlara karşı duramıyoruz. Okuyoruz, bizi doldurduklarını sanıyorlar ama yok öyle değil. Zihnimizi boşaltıp, fikrimizi körleştiriyor bu sistem. Boş olanı değil gereksizle doldurulmuş olanı doldurmaya çalışıyorlar. Eksiğimiz fazla, tam olanımız yok. Yazımız kusurlu, kelimelerimiz eksik, lisanımız yetersiz.
*“İhtilal nitel, reform ise nicel bir değişmedir. Birinci bir atlayıştır, ikincisi ise bir devam ediş. Reform, bir düzeltmedir, onarır ve sağlamlaştırır.”
Neden önce düzeltme işlemini kendi sistemimize uygulamıyoruz. Temel ne kadar sağlam atılırsa gelecek o kadar yapıcı ve yıkılmaz olur.
*Cemil MERİÇ- Mağaradakiler s./123