Günümüzde tarım ürünleri ihracatı yapan ülkeler, serbest ve kurumsal yayım danışmanları vasıtasıyla üreticilerini çağdaş üretim teknolojileri konusunda eğittikleri için üretim hedeflerine ulaşmayı kısa sürede başarmışlardır. Konya ilimiz büyüklüğündeki Hollanda yanında, Avusturya, Polonya ve Macaristan gibi Avrupa ülkeleri kendi ülke ihtiyaçlarının çok daha fazlasıyla ürettikleri bitkisel ve hayvansal tarım ürünlerini Dünyamızın dört bir tarafına pazarlamaktadırlar. Tarımsal yayım ve danışmanlığın yapısı, ülkeden ülkeye değişmekle birlikte genellikle bu hizmetler için üreticilerden herhangi bir ücret alınmamaktadır. Gerek serbest danışmanlar, gerekse danışmanlık şirketleri ve kurumsal danışmanlık hizmetleri veren oda, birlik ve şirketler ortaya koydukları danışmanlık hizmeti bedellerini kamudan almaktadırlar. Bu hizmetler için ödenen bedellerin katbekat fazlası artırılan üretimin ülke ekonomisine kazandırdıklarıyla geri ödenmektedir.

Gerek Avrupa, gerekse kıta Amerikasında başarıyla uygulanmakta olan Tarımsal yayım ve danışmanlık hizmetleri, ülkemizde danışmanlık sertifikası almış yüzlerce Ziraat Mühendisi olmasına rağmen maalesef verimli bir şekilde uygulanamamaktadır. Bu konuda Tarım Bakanlığımızca hazırlanmış olan genelge ve yönetmeliklerin bir an önce gözden geçirilerek aksayan yönlerin ortadan kaldırılması, olması gereken uygulamaların da hazırlanacak olan genelge ve yönetmeliklere ilave edilmesi gerekmektedir. Her geçen gün köyler boşalmakta, tarım dışına çıkarılmış olan araziler yıldan yıla artmaktadır. İthal etmekte olduğumuz gıda ürünlerinin bir çoğunu, İklimiyle toprağıyla insanıyla kendi ülkemizde üretebileceğimiz bir potansiyele sahip iken üretemeyip de başka ülkelerden ithalata devam etmemiz, milli ekonomi için ciddi bir kayıp olduğundan, bir an önce üretimimizi artırtıp, ithalattan vazgeçmemiz gerekmektedir.

Gelişmekte olan sanayimiz, tarım dışına çıkacak olan insanlarımızı istihdam etmeye henüz yeterince hazır değildir. Üstün teknoloji ürünlerine yönelmekle birlikte, tarıma dayalı sanayinin de teşvik edilerek geliştirilmesi gerekir. Tarım dışına çıkacak olan insanımızı, öncelikle tarıma dayalı sanayi kollarında istihdam etmemiz şattır. Tarımsal sanayiyi geliştirme zorunluluğumuzun bir ülke zorunluluğu olduğu unutulmamalıdır. Tarımdan başka hiçbir kabiliyeti olmayan milyonlarca insanımızın kentlere taşınarak, kent varoşlarında yaşamaya çalışması, beraberinde bir çok sorunu da beraberinde getirecektir. Ortaya çıkacak olan bu sorunlar nedeniyle geleneksel aile yapımız dejenere olmakta, daha ileri derecedeki sosyal patlamalara zemin hazırlanmaktadır.

Ülkemizde bir an önce planlı üretime geçme zorunluluğu vardır. Üretim planlaması yapılırken oluşturacakları kooperatif ve birlikler vasıtasıyla üreticilerimiz pazarlama kültürünü de bir an önce kazanmak zorundadırlar. Aksi halde yasal boşlukları istismar eden kötü niyetli bazı kişiler üreticiden ucuza satın aldıkları bazı ürünleri stoklayıp fahiş fiyatlarla pazarlamak istediklerinde tüketicilerimizi sıkıntıya sokmaktadırlar. Serbest piyasa ekonomisinin, asla serbest vurgun vurma ekonomisine dönüştürülmesine izin verilmemelidir. Tarımsal danışmanlık çalışmalarıyla çiftçilerimize balık vermeyip balık tutması öğretilecektir. Tarım Danışmanları çiftçiyi bilgilendirirken ona hazır çözüm önerileri sunmaktan ziyade çözüm üretme kabiliyetini kazandıracaklardır. Danışmanlar, ülkenin üretim politikası ve hedeflerinin sağlıklı bir şekilde gerçekleşebilmesi için çiftçileri hazırlayacaklar, üretimde olduğu kadar pazarlamada da çiftçilerimizin sağlıklı adımlar atmalarını sağlamış olacaklardır.

Tarımsal yayım ve Danışmanlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması mutlaka gereklidir ancak, çiftçilerimizin özellikle sözleşmeli tarımın yıllardır başarıyla uygulanmakta olduğu şeker pancarı tarımında olduğu gibi yetiştirecekleri ürünleri pazarlama sıkıntısı yaşamayacakları kurumsal oluşumlar ortaya konulmalıdır. Pazarlamada en sağlıklı yol, üretici birlik ve kooperatiflerine pazarlama kabiliyetinin kazandırılmasıdır. Üreticilerimiz, yıllardır bazı tarım dışı pazarlama kuruluşları tarafından mağdur edilmektedir. Bazı kişi ve şirketler, üreticiden aldıkları bitkisel ve hayvansal ürünlerin bedellerini ödemeden ortadan kaybolmakta, sonuçta üreticilerimizi mağdur ederek onların üretimden uzaklaşmalarına sebep olmaktadırlar. Bu sakıncaları ortadan kaldırmanın en kestirme yolu, üreticilerimizin birlik ve kooperatifler oluşturmaları desteklenerek, bu kuruluşlar vasıtasıyla tüketiciye doğrudan ulaşabilecekleri pazarlama kabiliyetlerini de kazanmalarıdır. Üretimin teşvik edilmesi ile ilgili destek ve hibelerin bu kuruluşlar vasıtasıyla yapılması halinde geçmiş yıllarda yaşanan sakıncalar da yaşanmamış olacaktır. Oluşturulacak birlik ve kooperatif yöneticilerinin, konusu ile ilgili yüksek öğrenim görme şartıyla birlikte, görevlerini suiistimal etmeleri halinde yargı yolunun kolaylıkla açık olabileceği yasal düzenlemeler de bir an önce yapılmalıdır. Ülkemizde kooperatif ve birlik oluşumu maalesef bazı kötü örnekler nedeniyle beklenen seviyeye ulaşamamıştır. Bu oluşumların yöneticileri tarafından soyularak çalışamaz hale getirildikleri yüzlerce örnek mevcuttur. Bu sakıncaları ortadan kaldırmanın en kestirme yolu kooperatif ve birlik yöneticilerinin konuları hakkında yüksek öğrenim görmeleri ve temiz bir adli sicile sahip olmaları gerekmektedir.

Ülkemizde bir an önce “Planlı Tarımsal Üretim Modeli”nin uygulanma zorunluluğu vardır. Bu modelin üretici temelindeki yapılanma, üretim ve pazarlama birlik ve kooperatiflerinin oluşumudur. Çiftçi kuruluşlarının planlı üretime adaptasyonu ise Tarımsal Yayım ve Danışmanlık hizmetleri ile mümkündür. Üretimde hem rekoltenin artırımı, hem de kalitenin artırımı için danışmanlık hizmetlerine mutlaka ihtiyaç vardır. Tüketime ve dış pazarlara sunulacak olan ürünlerde gıda güvenliği anlamına gelen “İyi Tarım” ve “Organik Ürün” sertifikaları mutlaka olmalıdır.

Üreticilerimizin mevcut durumlarıyla ekimden sulamaya, zararlı mücadelesinden hasat’a kadar bilgi noksanlıkları ancak danışmanlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması ile mümkündür. İthal ettiğimiz ürünlerin bedelleri ile yabancı ülke üreticilerini destekleyeceğimize kendi ülke üreticilerimizi destekleyerek onların hayat standartlarının yükseltilmesi için gelirlerinin arttırılması piyasada çarpan etkisi yapacağından ekonomimiz canlanacak, gelir düzeyi orta olan sınıf ile gelir düzeyi yüksek olan sınıf arasındaki aralık daralacaktır. Üreten bir toplumun, tüm sektörlere canlılık vereceği asla unutulmamalıdır.