Aslında sıradan konuştuğumuz bir cümle, bakarsanız hani deriz ya nerde o eski bayramlar. Evet Türkiye eski Türkiye değil. Bu sözü söylenirken yapılan çalışmalar sonucunda değişimin hep iyi yönde olduğu anlatılıyor. Bu vatan için yapılan hizmetlerin halkın mutluluğu refahı ve huzuru için olduğu anlatılıyor. 

Eski Türkiye de neler eksikti ki yeni bizi aydınlığa huzura refaha götürsün. Evet yapılan çalışmaları asla göz ardı etmiyorum. Mevcut iktidar partisinin son on yılda yaptığı çok önemli çalışmalar var ki bu çalışmalar vatandaşın bir çok konuda mağdur olmasının önüne geçmiştir. Lakin insan sormadan da edemiyor kendine ‘’nesini beğenmedin ki yenisini yaptın’’ diye. 

Bende toplumdan biri olarak eskiye göz atayım dedim. Kendimce gözlerimi kapadım şöyle bir eskilere yolculuğa çıktım. Önceden Türk insanında tevazu ve doğallık sıradan meziyetler sayılırdı. Hayata alçakgönüllülük ve yardımseverlik hakimdi. Küstahlık nedir bilinmez, büyüklerin sözü kesilmez, bilgiçlik taslanmaz, ar namus ve haya gibi kutsallar es geçilmezdi. Sokaktan geçen kadına dik dik bakılmaz, derhal başlar öne inerdi. Her kadın toplumsal edebin bir gereği olarak anne, teyze hala ve bacı olarak görülürdü. Onları rahatsız edecek en küçük davranışta bile bulunulmaz, bulunanı toplum müthiş yadırgar, büyükler derhal müdahele ederlerdi. Eskiden Türk insanında aile kavramı temel kavramdı. Her zaman baş tacı edilirdi. Daha geniş bir anlamda aile Türk toplumunun daima temeliydi. Aile terbiyesinin özel yeri vardı. Anne babadan evlada şefkat ve muhabbet, evlattan ana babaya sevgi, saygı ve itaat Türk insanın dinamiğinin özü idi. 

Gözlerimizi açıp şimdide bugünkü Türkiye’yi izleyelim. Kahveler hala dolu. Üniversite eğitimi almış gençler, aldıkları eğitimin dışında farklı dallarda çalıştırılmaya mecbur bırakılmış. Sokaklarda büyüklere saygı küçüklere sevgi kalmamış. Alkol tüketimi ve uyuşturucu yaşı cocuk denecek yaş sınırına inmiş. Okullarda öğretmene saygı bitmiş. Okul eğitim kurumu olmak yerine, yardımcı kitap ve dergi satarak okul giderlerini karşılamaya çalışmış. 

Atalarımız sokaktaki kedi ve köpeğe bile istihkak sağlardı. ‘Komşusu açken kendisi tok yatan bizden değildir’ hadisini bizlere söyleyen bir peygamberin ümmeti iken, sokaklarda dilenen insan sayısının çoğaldı. Hatta dilenmek o denli ileri gitti ki artık mevcut kamu kurumu başındaki yetkililer ile bile pazarlık edilir oldu. 

Hani balık yemeyi değil tutmayı öğretecektiniz. Neyse gözlerim dolmaya başladı. Daha fazla bakmak beni karamsarlığa iter oldu. Sevgili okurlarım demem o ki bazı yatırımları yaparken, toplumsal yapımızın ne denli zarar gördüğü aşikardır. Geçmişimizi unutmamamız gerek, ileriye gidebilmek için geçmişte yaşadıklarımız bize ışık olmalı. Türk toplumu her zaman sevgi ve saygı ile anılmış ve anılmalı ceddimize yakışır bir toplum olmalıyız. Bugün ki yazımı Malik Bin DİNAR sözleri ile tamamlamak istedim.

‘’ Şu zamanda insanların kardeşliği, aşçının çorbasına benzedi. Kokusu güzel, fakat tadı yok.’’

Sevgiyle kalın.