Lakin bu yola giderken yaşananlar yorar, yıpratır insanı. Bu kadar isteyip duygulanarak güzel bir yola çıkmak, o yolun sonuna kapıya gelince yol boyunca yaşadıkların seni o kapıdan geri çevirmek ister. Korkutur ürkütür kimi zaman yorgunluktan çok. Yaşadıklarımızdan korkarak sevgiyi, neşeyi, aşkı yaşamak bizleri tedirgin etmeye başlar.

 

Kapıdan içeri girmeden geri dönmeyi düşünmeye başlarsın, yani sevmekten korkan biri olur onca mücadele ederek geldiğin bu yoldan geri dönüş yaparsın. Giderken çektiğin onca acıları, yorgunlukları dönüşte sadece bir acı anı olarak hatırlar kahrolursun. Lakin düşünülürse neşe, sevgi, aşk, insanın için verilmiş en güzel duygudur. Sevgi ve aşk ile tanışan insanın hayatı değişir. Yürümesi, konuşması, oturması her şey değişir. Sabah kalktığında ayna ile mesaisi uzar, en kısa zamanda üzerine yeni bir şeyler almaya çalışır. Bu heyecan sadece sevgili için değildir. Sevgi o kadar geniş bir duygudur ki anneyi, doğayı, insanları olduğu kadar hayvanları sevmekte, onları hayatımızın bir parçası olarak algıladığımızda hayatımızdaki değişiklikler herkes tarafından fark edilir. Ama bunların içinde en önemlisi insanı sevebilmektir. Yaratılanı sevmek Yaratandan ötürü. İnsan içinde sevgi duygusunu yaşattıkça yücelir. Sevgiyle besler etrafındaki insanları. Bunun içinde karşısındaki kişiler de onlara sevgi ile gelecektir. Sevgi o kadar yücedir ki insanın içinde büyürken merhametide beraberinde getirir. Merhamet duygusunun insan içinde var olması demek, o kişinin iyiliği, vicdanının sesini dinliyor olması demektir. Herkes iyi olamaz. Herkes kötü de değildir. Kötüler iyi gözle bakılmasalar da iyi olmak insanı yücelik verir. En azından insanın içindeki ego tatmini ortadan kalmış olur. Herkes sevgiden konuşur sevgiyi anlatmaya çalışır. İnsan gerçekten sevebiliyorsa zaten iyi bir insan olmaya adaydır. Sevgiye giden yolda elbette tehlikeli dönemeç ve karşıdan gelenler olacaktır. Bu karşıdan gelenler sevgiyi zedelemeye çalışacaktır. Türlü oyunlar, pislikler, dedikodular yapılacaktır. Bunları yapanlar sevgiyi kurtarmak adına yaptıklarını zannettikleri için, farkında olmadıkları şeyin tedavi zor olan bir hastalığa doğru gittiklerinin farkına bile varamazlar. Bu yüzdendir sevginin asaleti ve güzelliği, yeri geldiğinde doktorların bile tedavi edemediğini sevgi gerçekleştirir. Sevmek güzel diyoruz, her şeyi sevebiliriz diyoruz, ya sevgiliyi sevmek? Kalbinin içinde yeşerttiğin o filizi büyütmek, onu hayatının içinde en güzel makama oturtmak, ona her şeyden herkesten çok değer vermek, onu dünyan olarak kabul etmek bütün bunları yaptıktan sonra, verdiğin bunca duyguyu bırakıp giderse? Sen onu evinin sahibi yapmışken, kötü kiracılar gibi faturaları ödemeden, evi yıkıp döküp giderse? Bunu düşünmek bile insana acı veriyor işte. Galiba sorunda burada. Bu duygulardan korktuğumuz için adam gibi sevemiyoruz sevgimizi yaşatamıyoruz. Hiçbir gerekçe göstermeden, kusura kalma ben yapamıyorum artık deyip, gider. Bardağın hep dolu yanından baktığımız için boş tarafını hiç göremiyoruz.

 

Giden de olsan kalan da olsan fark etmez, sevmek bizim mayamızda var. Yürekten, saygı ile bütünleştirerek gerçekten sevebilirsek ve bu duyguyu her zaman yaşatabilirsek, kötülükleri hayatımızdan bertaraf eder, iyilik sayesinde doyumsuz mutluluklar ile kucaklaşırız.

 

"Sizden önceki toplumların derdi size de bulaştı: Haset ve kin. Kin beslemek kökten kazıyan şeydir. Allah'a yemin ederim ki iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız. Size birbirinizi seveceğiniz bir şeyi haber vereyim mi? Aranızda selamı yayın."