Ölüm kalım, ümit ya da ümitsizlik, kalmak ya da gitmek... Yani her neyden söz ediyorsa etsin ve nasıl oluyor inanın bilmiyorum ama çok huzur veriyor. En az onlar kadar huzur veren bir de canım Yalçın Tosun var. O kadar naif, o özel ki bendeki yeri.
“Dokunma Dersleri” ndeki öykülerini kaç yüzüncü kez okuduğumu hatırlamıyorum bile. Ama her defasında ilk kez gibi; heyecanlanıyorum, üzülüyorum, tebessüm ediyorum, tam ağlayacakken kahkaha atıyorum. Hayatın ta kendisi, öyküleri. Süsleme yok, abartma yok. Fatura ödememiz ya da ne bileyim yastık kılıflarını değiştirmemiz kadar doğal her bir öyküsü. Ha bir de Mabel Matiz’in Peruk Gibi Hüzünlü şarkısının da söz yazarı.Yani, şarkı Yalçın Tosun'un aynı adlı kitabındaki aynı isimli şiirinin üzerine bestelenmiş. ( O kitap ta 58. Sait Faik Hikâye armağanına sahip.)
Olur da bir gün kitap alırken, Bu defa farklı birşey mi okusam, derseniz eğer, raftan çektiğiniz kitap Yalçın Tosun olsun. Ve sizin de her içiniz sıkıldığında açıp okuduğunuz başucu kitabınız olsun.
Bir de başta bahsettiğim, Dokunma Dersleri’ndeki en sevdiğim cümleleri şuracığa bırakıyorum. Şimdiden keyifli okumalar…
‘’ O yarım gülümsemeyi taşımaktan yorgun yanağı seğirmeye başladı. ’’
‘’Elini de ağzına götürüyor güler gülmez; ne de olsa bu yabancı eyleme yüzünü alıştırması gerek.’’
‘’ Bir yaban geyiği gibi ürkekçe bakıyordu önünde sıra sıra dizilmiş kitaplara. Hangisine dokunacağını bilmiyordu. Ama her şeyin bir kitaba dokunmakla başladığı bilgisine sahipti sanki.’’
‘’ Onun yüzüne benziyordu benzemesine ama tuhaf olan bir şeyler vardı. Sanki yüzü acemi bir el tarafından bozularak parçalarına ayrılmış, sonra tüm parçalar itinayla bir araya getirilse de, tam olarak eski haline dönmemişti. Bu yeni yüzdeki anlamı çözemiyordum.’’
‘’Sanki benden çok daha iyilermiş de, ölmeyi aslında bir kerecik bile düşünmemişler gibi. Zavallılığın, diye geçiriyorum içimden, ne çok giysisi var.’’