Tayyip Erdoğan bu şiiri okuduğu için mağdur mu edildi? Yoksa yattığı bir kaç ay hapsi mağduriyet edebiyatına dönüştürerek, bu edebiyat üzerinden başbakan mı oldu? Halkın vicdanı bu sorunun cevabını biliyor.
Şimdi de Fazıl Say ertelenmiş on aylık bir hapis cezası aldı. Ulusal basında dünkü köşe yazılarının bir çoğunda bu konuya hassasiyet gösterilmiş. Örneğin Hürriyet gazetesinde, Taha Akyol, Fazıl Say’ın mahkumiyetini yanlış bulduğunu belirttikten sonra, bu mahkumiyetin ne twitter’da yayınladığı Ömer hayyam şiiri yüzünden ne de ateist olması nedeniyle olmadığını belirtiyor. Peki Fazıl Say’a mahkumiyet getiren sözleri neymiş? “Bilmem fark ettiniz mi nerde yavşak, adi, magazinci, hırsız, şaklaban varsa hepsi Allahçı. Bu bir paradoks mu?” dediği ve yazdığı metnin bağlamında daha ağır hakaraket içerdiği için ceza almış. Yani bu memlekette Allah’a inanan ne kadar insan varsa istisnasız “hepsi”ni tahkir ettiği için.
Yine Hürriyet gazetesinden Mehmet Y. Yılmaz da, “bir dörtlükten rahatsız olup savcılığa koşanlar” diyerek konuyu çarpıtıyor ve hakarete uğrayan insanların asıl rahatsızlıklarını görmezden geliyor. O kadar mantıksız bir savunma ki, kendisine cevap verilmesi gerektiğinde başka gazetelerden tokat gibi cevaplar geleceğini bildiğimden bu kısmı geçiyorum. Biz Hayyam’dan neden rahatsız olalım. Hayyam’ın dörtlükleri mesele olmuş olsaydı, bu güne kadar değişik yayınevlerinden onca baskısı yapılır mıydı bu rubailerin? Demek ki problem başka. Bir de Mehmet Y. Yılmaz’ın yazısında dikkatimi çeken bir konu var. Ona değinmezsek hiç olmaz. “Hazreti Muhammed adına nüfus cüzdanı düzenlenmiş olmasından hiç rahatsız olmuyorlar ama.” diyor. Haberdar olması mümkün değil. Ama bilsin ki, o nüfus cüzdanını düzenleyenlere kendisinin tahmin ettiğinden çok daha ağır tepkiler ulaştı. Zannettiği kadar aptal ve duyarsız değiliz. Lakin memlekette “Hz. Muhammed’i koruma kanunu” diye müstakil bir kanun olmadığından yasal olarak yapılacak bir şey yok. Tabii böyle bir patavatsızlık kendisini rencide ettiyse savcılara suç duyurusunda bulunması için önünde hiçbir engel yok.
Basında işgal ettiği gündeme bakılırsa bu tartışma bir süre daha devam eder. Edecektir de. Çünkü bu bir nevi mağduriyettir. Çünkü bu mağduriyet ülkenin siyasi gündeminde bir şeylere tahvil edilmek istenecek türden bir mağduriyettir. Örneğin fikir ve inanç özgürlüğünün kısıtlanmasıdır. Laikliğin elden gitmesidir. AK Parti’nin yargıya müdahalesidir. Recep Tayyip Erdoğan’ın totaliter rejim isteğinin bir göstergesidir. Vesaire. Hasılı feryat figan etmek için bir fırsattır. Nitekim, 15 Nisan Dünya Sanat günü vesilesiyle bir açıklama yapan CHP Genel Başkan Yardımcısı Yakup Akkaya, sözü Fazıl Say’ın aldığı cezaya getirerek, "AKP'nin zihin haritası, gericiliğin tüm unsurlarını kutsarken, sanatın ve sanatçının özgürlüğünü tehdit olarak görmektedir. Fazıl Say'a yönelik linç kampanyası, mevcut durumu gösteren bir ibret tablosudur. Kendilerini her şeyin üstünde gören iktidarın "muhafazakâr sanat' takıntısı, ne kadar anti-demokratik bir süreç yaşadığımızın da bir göstergesidir" diye açıklamada bulundu bile.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da, partisinin grup toplantısında “Türkiye içinde bulunduğu koşullar nedeniyle vatandaşların kafalarında soru işaretleri oluşturuyorsa bu işaretleri gidermenin adresinin CHP olduğunu söyledi.”
Dediğim gibi, bu bir mağduriyettir. İç politika malzemesi olarak CHP’nin aradığı bir fırsattır. Çünkü CHP Fazıl Say’ın hakaret ettiği biçimde “Allahçı” değildir ve bunu vatandaş iyi bilmektedir.
Madem Ömer Hayyam bir rubaisiyle siyasi gündemimizi bu hale getirdi. Herhangi bir maksat gütmeden, herhangi bir kişiyi kast etmeksizin Onu da bir rubaisiyle yadedelim.
Bilge, yüce varlığın seyrine dalar;
Gafil ise onda dostluk düşmanlık arar.
Deniz, deniz olduğu için dalgalanır,
Çöpe sor, hep onun hep unun içindir dalgalar.