Sabah sekiz deyince pazar akşamından ütülenmiş önlüğümü giyer, hangi ders programı olduğunu bilmeden çantama koyardım onca kitap ve defterimi. Okulun ilk haftası, düzen oturmazdı ama gıcır gıcır yeni kitaplar ve mis kokuları, bir yıla olan heyecanımı alevlendirirdi...

İştahla okula gitmek isterdim. Annem sütü ısıtırdı. Tereyağlı- ballı ekmeğimizi yapardı, bir yandan da besleme çantamı hazırlardı. Beslenme çantasının içine kuruyemişini dahi koyardı. Okula zamanında gitmek gerekiyordu, aksi takdirde geç kalanlara da okul bahçesinde ki çöpleri toplatılırdı. Uykuyu çok sevmem nedeniyle çoğu zaman geç kaldırdım. Çok çöp toplamışlığım olmuştur. Ya hu Cezalar bile fayda için uygulanıyormuş geç de olsa anlamış bulunuyorum.

***

Ve en güzeli de, ilkokul ve ortaokul da andımızı okumadan güne başlamazdık en gür sesle “Ne Mutlu Türküm Diyene, iyi dersler arkadaşlar, sağ ol" diyerek, ikili sıra halinde sınıflara dağılırdık. Yüreklendiren, gün görmüş öğretmenlerimiz vardı. Okuma- yazma sevgisi aşılayanlarından...

Derslerimiz nitelikli geçerdi. Sınıf atlamak için değil, eğitim almak için giderdik. Bunu bize idrak ettiren ise en başta ailemizdi...

***

En güzel hatırladığım anım, birinci sınıf oluyor, okumaya geçtiğimizde kırmızı kurdele takılırdı döşümüze. Bir gün okumaya geçtim, bana da kırmızı kurdele takmıştı öğretmenim, teneffüste koridorda dolanırken, iğnesi döşüme batar canımı acıtırdı. Yine de sesimi çıkarmazdım. Ne gurur verirdi, o kurdele. Resmen mareşal ödülü gibiydi. Ve onunda bir havası vardı. Bunları yazarken yine aynı heyecanını yaşadım:)

***

Neyse bir çok anekdotu buraya iliştiremem, gevezelik etmeyeyim:)

***

Demem o ki, okulu sevin canım kardeşlerim...

Okula, eğitime, öğretime önem verin, değerli anne - babalar ve gelecekte anne- baba olacaklar. Çünkü, "En Hakiki Mürşit İlimdir."