Sonra pek ilgimi çekmese de çok satarlar da en dikkat çekici yerdedir kitapevlerinde. Dostlarım benim kitap rafları karşısındaki durumumu bildiklerinden benimle birlikte kitapçıya girmek istemezler. Yeni kitapları inceledikten sonra kendimden şöylesine bir geçerim. Kitapların içeriklerini, yazarlarını, ilgi alanlarımı bir kenara bırakıp, kitapların hiçbirini birbirinden ayırtetmeden kapaklarını incelerim uzun uzun. Bu mesleki bir ders çalışmadır benim için. Eşi bulunmaz bir etüd çalışması. Konulara göre, yayınevlerinin bakış açılarına göre tercih edilen renkler, kurumsal kimliklerin, kitap içeriklerinin renklere, çizgilere, fotoğraflara ve yazı karakterlerine yansımalarını incelerim. Beğendiklerimi aklımda tutmaya çalışırım. Beğenmediklerimde gördüğüm hatalara düşmemek için kendimi uyarırım. Çok şey öğrenirim kitap kapaklarından, hem de her defasında...

 

Sonra ilgi alanlarıma gelir sıra. Kitaplığımda olmayan ama olması gereken kitapları tespit etmek için dolaşırım rafları bu kez. Bu da başka bir maceradır. Bazen cebimdeki küçük not defterini çıkarıp, not ettiğim bir kitap varsa hazır gelmişken bulabilir miyim diye bakarım. Ya da seçtiğim kitapları veya yazarları kelimenin tam anlamıyla not ettiğim de olur. Kitapların adlarına ve yazarlara karşı bütün önyargılarımdan soyunmaya çalışırım. Beni kendisine davet eden bir kitap bulurum ümidiyle bazen kitapları raflarından çıkarıp, arkalarındaki tanıtım yazılarına, önsözlerine, içindekiler bölümüne veya rastgele çevirdiğim sayfalara göz gezdirerek bir avcı gibi dolaşırım kitabevini. Aradığımı bulduğum da olur bulduğumu zannedip hayal kırıklığına uğradığım da. Ama sonuçta kitapçıda geçen zamanın keyfi bambaşkadır benim için...

 

Sonra kitapevleri... Her biri bambaşka bir alemdir. Kimine girer girmez bir ideolojinin atmosferine girdiğinizi bilirsiniz. Kitapçının dünyaya bir bakışı vardır ve bunu gizlemek için herhangi bir çaba göstermez. Hatta tarafının, kimliğinin bilinmesine mütemadiyen vurgu vardır raflarında. Başka dünyalara karşı tavır alıştır kitapların dizilişi bu tür kitabevlerinde. En azından şunu çok derinden hissedersiniz. Kitapçının tek derdi para kazanmak değildir. Kitapların onun için bambaşka bir anlamı vardır. Bunu görür ve saygı duyarsınız. Görüşünü kabul etmeseniz bile bu saygıdan kendinizi alıkoyamazsınız.

 

Kimi kitabevleri daha profesyoneldir. Elbette kitapçılık mesleğini seçmiş olmanın temelinde vaktiyle kitapla haşırneşir olmanın bir etkisi vardır. Zaten kitapçıyla sohbet etme imkanı bulursanız bunu anlamanız zor değildir. Ama profesyonellik de kaçınılmaz olarak işin içindedir. Bir kitapçıda kitaplar, yazarların ismi alfabetik olarak dizilmişse veya kitaplar konu ve türlerine göre tasnif edilmişse, bu kitapçının kitaptan anlayan, kitaba değer veren ve mesleğini önemseyen gerçek bir profesyonel olduğu izlenimine kapılmanız bir sanrı olmamalı bence. Çünkü diğer bir tür kitapçının, kitapları sırf yayınevleri üzerinden tasnif ettiğini gördüğümde ben tamamen ticari bir bakış hissederim genellikle. Bu türden bir tasnifi uygulayan kitapçı, müşterisinin ilgilerini gözönünde bulundurmaz diye düşünürüm. Yalnızca kitap arandığında kolay bulunsun diye öyle dizilmişlerdir sanırım. Diğerlerinde ise kitaplar boy boy, renk renk dizilmiştir. Bayramda süslenmiş bir ilkokul sınıfına girmiş gibi hissederim kendimi.

 

Bir de sahaflar var. Onlar hakkında uzun uzun düşünülebilir. Çok şeyler de yazılmalıdır bana sorarsanız. Çünkü onlar her tür kitabın gizli kahramanlarından biridir. Her biri kendince bir roman kahramanı gibidir. Tabi sahaf deyip geçmemek lazım. Onlar da kendi aralarında konumlarına göre değerlendirilmeli. Yoksa birileri başka birileriyle sırf sahaf diye aynı kefeye konulmaktan rahatsızlık duyabilir. Ciddiye aldığım bir iki sahafı da sık sık ziyaret etmek benim için kitabevlerinde hissettiklerimle akraba, ama çok daha farklı, adeta bir ayine katılma duygusuna benzer. Sahaflar kitapların huzurevidir bana göre. Yaşamlarının buruk ama onurlu sonunu orada beklerler çoğu zaman...

 

Ne zaman bir kitapçıya girip zaman geçirsem, ne vakit bir sahafa uğrayıp kendi kitaplarımın sonu hakkında kaygıya kapılsam en çok da şunu hissederim onca kitap arasında; benim okuduklarım ne ki? Ben ne kadar biliyorum? Benim birikimim bunca kitap arasında ne ifade edebilir ki? Sürekli bir yetersizlik duygusu yaşar, bazen ümitsizliğe kapılır, bazen de daha çok okumak için kamçılanırım.