Seçim sonuçları açıklandığında, CHP genel başkanları genellikle hemen ortalığa çıkmaz. Genel Merkez binasında gecenin ilerleyen vakitlerinde yıllardır alışkın oldukları hayal kırıklıkları yaşanır. Belki ufak tefek arbedeler çıkar. Genel başkanlar bir kaç gün inzivaya çekilirler.
Sonra açıklamalar yapılır. Bir önc eki seçime göre CHP’nin oy oranlarını artırdığından filan bahsedilir. Yenilgiye kılıf uydurulur. Bu kılıfların içerisinde vatandaşın geri zekalılığı ön saflardadır. Tabi halkın beklentilerine ihanet eden vatandaşların ucuz menfaatçiliği söz konusudur. CHP her seçimde olduğu gibi iktidar partisinin dağıttığı makarna ve bulgur karşısında yenilmiştir.
Eskiden CHP içinde hizipler vardı. Seçim yenilgilerinin ardından ya da herhangi bir vesile ile imzalar toplanıp olağanüstü genel kurullar düzenlenirdi. Bu kongrelerde kavgalar çıkar, sandalyeler havada uçuşurdu.
Sonrasında CHP’ye gönül veren kalem erbabı hem gazetelerindeki köşelerinde hem de zaman zaman televizyon programlarında “ne olacak bu CHP’nin hali” konusu uzun uzadıya tartışılırdı.
Şimdi hizipçiliğin ötesinde bir durumla karşı karşı CHP. Artık CHP’nin içerisinde ideolojik fraksiyonlara bölünme var. Hem de gözle görülür biçimde.
Eski illegal marksist çözümlerden vazgeçerek legal siyaset için CHP’de soluğu alanlar, Süleyman Demirel’in referansıyla CHP’de siyaset yapma şansını yakalayan eski Demokrat Partililer, Aydınlık grubunun tüm ideolojik referanslarını kullanarak CHP içerisinde siyaset yapan ulusalcılar, aile geleneği olarak CHP’liliği etnik bir köken gibi algılayan klasik partililer, Kürt politikacılar, alevi politikacılar, bürokratik hayatını da CHP militanı olarak tamamlayan eski bürokratlar ve tüm farklı türevleriyle Kemalistler. CHP’de nasıl olup da bir araya geldikleri muamma olan bir çok seslilik var. Dışardan bakılarak akıl erdirmek, anlam vermek mümkün değil.
Zaten bu çok seslilikte mündemiç olan mantığı vatandaş kavrayabilmiş olsa CHP’nin iktidar olmamak gibi bir problem kalmazdı herhalde.
Bu yazıya kalkışmamın sebebi “ne olacak bu CHP’nin hali” sorusuna cevap aramak değil. Çünkü üzerime vazife değil. Zaten bu sıralar çözüm süreciyle ilgili CHP’nin üzerine gidiliyor ve gazetelerde televizyonlarda yeterince tartışılıyor. Ergenekon davasıyla ilgili tutumu da ayrı konu. Peki neden böyle bir yazı. Dün Aydınlık Gazetesi’nde tuhaf bir habere rastladım. Haberde CHP Kayseri Milletvekili Şevki Kulkuloğlu’nun adı geçmeseydi bu yazıyı yazmaya da gerek görmeyecektim. Haber şöyle;
“CHP’nin basına kapalı grup toplantısında Stratfor belgelerinde ‘TR 705’ kodu ile anılan Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’na sert eleştiriler yöneltildi.
CHP’nin dün yapılan basına kapalı grup toplantısında Ergenekon ve “Öcalanlı açılım” tartışması yaşandı. Milletvekilleri Tanrıkulu’nun üzerine yürüdü. Edinilen bilgilere göre Kayseri Milletvekili Şevki Kulkuloğlu, CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’nun Ergenekon davası konusundaki açıklamalarını gündeme getirdi. Kulkuloğlu Tanrıkulu’nun Diyarbakır Baro Başkanıyken yaptığı açıklamaları gündeme getirerek, “Genel Başkan Yardımcımız, Ergenekon davasının müdahili. Yani bu tertibin başındaki isim. ABD’nin planlarının uygulayıcısı” dedi.”
Haberin devamını internet sitesine koymadıkları için daha başka neler vardı bilmiyorum. Ama CHP’nin basına kapalı grup toplantısında konuşulanları Aydınlık gazetesinden okumak ilginçti. Haberi ilginç kılan bir başka konu da şu. Biliyorsunuz Stratfor kimilerinin iddialarına göre CIA’nın gölgesi niteliğinde daha fantastik bir istihbarat birimi. Kimilerine göre de yararlanmakta fayda olan bir düşünce kuruluşu.
Stratfor’un ne olduğunu tam olarak tanımlayamam. Ama CHP’nin içinde bir de bu türden tartışmalar çıkması onları nereye götürecek, bakalım daha neler olacak. Yılların değişmeyen ana muhalefet partisi bu ünvanı boş yere kazanmamış diye düşündüm. Muhalefeti o kadar içselleştirmişler ki, kendi içlerindeki muhalefetten iktidara muhalefete pek sıra gelmiyor.