Bir kanalda, akşam ana haber bülteni izlerken karşılaştım zat-ı muhterem ile. Araştırayım neyin nesi imiş, kimlere ne denli hitap ediyormuş bakayım dedim.

Düşündüğümden de etkin vasıflara sahip zat bir vaazında, aynen şu cümleyi kuruyor “AÇIL KIZIM, AL DİPLOMANI, DÜĞÜNÜNÜ BÖYLE YAP, GELEN ÖPSÜN, GİDEN YALASIN, BELDEN KAVRAMA, DANSLI DÜĞÜNÜN OLSUN…”

Bu cümlenin ağırlığını ancak “kadın” anlar ve kadının önemini anlayan yürekli, kalender erkekler… Sözde aydınlık fışkırtan zat, Ataerkilliği dibine kadar yaşamış ama “ATA” kısmından nasibini alamamış.

Kadının açıklığı, kapalılığı, ben doğdum doğalı Türkiye’nin en popüler konusu oldu. Kimine göre bir metre kumaş olan, kimine göre en iyi ibadet şekliydi. Şekilcilikten sıkıldım, bunaldım. Bunun detayına girip de ne sizin sinir katsayınızla oynarım ne de ben sinir sistemlerimle dargınlık yaşarım. Biz bu fasılları geçtik, hala sindiremeyen hala, yutak borusundan aşağı yollamamış kimseler zehrini, salıyor bizlere.

Diplomamı aldım ve birçok erkeğin çalıştığı, kadına uygun olmadığı iddia edilen mesleği yapıyorum. Nicelerle karşılaşıyorum, tokalaşıyorum, konuşuyorum, zaman zaman fikirsel tartışmalar yapıyorum. Bolca şakalaşıyoruz, gülüyoruz, bol kahkaha ile hem de. Bu zat bizi görse cehenneme vizesiz gönderir onu da ince husus olarak şuraya bırakayım…

Ama şunu biliyorum benim gibi birçok kadın meslektaşlarımda böyle düşünüyor. Karşımda ki erkeği ne potansiyel koca, ne potansiyel tehlike arz eden varlık olarak görmüyorum. Kadın diplomanın hakkını vererek var olacak, nüfuz edeceğiz her yere…

Biliyorum Zat’ın zihniyeti için senaryonun korkunç kısmı burası ama;

Bizim gibi dünya ve ahlak görüşüne sahip kimseler içinse evrenin en güzel gerçeği…