Şiddetin en yoğun uygulandığı kesimlerin başında maalesef çocuklarımız ve kadınlarımız yer alıyor. Kadınlar çoğu zaman, şiddetin yaratmış olduğu fiziksel, psikolojik, sosyal ve ekonomik olumsuz sonuçlarla karşı karşıya kalmaktadırlar. Fakat, ataerkil bir toplumdan gelişimizle beraber erkekler sadece şiddet uygulayan varlık olarak görülmemeli onların da şiddete maruz kaldıkları unutulmamalıdır.

Okuduğum bir makalede şiddeti kısaca şöyle değerlendirmiş:

‘’Şiddet sadece erkek veya kadını ilgilendiren bir konu değil, genel olarak insanı ilgilendiren bir sorundur.

Şiddet tek başına ne erkeği ne de kadını ilgilendirir her iki cins de birbirini kışkırtarak incinmelere yol açmaktadır.

Şiddet ya biri veya diğeri meselesi değildir.’’

Yani şiddet, ayrımcılık gözetmeden her bireyi doğrudan ya da dolaylı yollardan etkilemektedir.

Sorarım size ‘Kadın şiddeti hak eder mi?’

Toplumun geleceğini şekillendiren kadınların çığlığına ses verilmeli ve kadın-erkek, yetişkin, çocuk diye ayrımları gözetmeksizin karşımızdaki varlığı her ne olursa olsun ‘insan’ olarak değerlendirip şiddeti önleyebilmeliyiz.

Unutmayın! Yaratılış gereği sizlere verilen güç, yaratan tarafından gücünüzle güçsüzü ezin diye verilmedi. Ve yine unutmayın, dünya geneli her 3 kadından biri şiddete maruz kalıyor. 246 milyon kız ve erkek çocuğu tacizlere maruz kalıyor. Siber yollarla tacizler yaygınlaşıyor. Yani kısacası saymakla bitmez bu kötü istatistikler.

Tüm bu kötülüklere son vermek için kulağımıza Mevlana’nın “Sevgi ve merhamet insanlık, hiddet ve şehvet hayvanlıktır” sözünü küpe edelim.