Quba Soykırım Mezarlığından bahsetti mesela. İlk kez duymuştum burasını. 

Alabildiğine boş bir arazi. Tohum olarak ademoğlunu ekmişler toprağa! İnsanın içini yakan 

bir ürperti kaplıyormuş insanı. 

İşte o an benim de içimde kutlu bir ses haykırdı:

 

“Bu topraklar yani senin öp öz gardaşlarının yurdu bir oldubittiyle ne acılara şahit

oldu. Tıpkı yirminci asrın başında Kars, Ardahan, Erzurum havalisinde. Kilis’te, Bitlis’te

ve daha nice Anadolu coğrafyasında yaşanandan farklı bir şey değildi. O gün Anadolu’da

arkasına Rus’u alarak bu alçaklığı yapanların torunları yine aynı kansızlıkla bugün Hocalı

daydı. O gün kundaktaki bebenin alnına çivi çakan, hamile kadınların karınlarındaki yavruları

süngü uçlarına takan alçakların ortaya koyduğu manzara olanca gerçekliğiyle bugün yine

karşımızdaydı.

 

“Kanımız aynıydı, kaderimizde aynıydı. Neydi o zaman bizi ayrı koyan. Bizi farklı

kılan! Gelin gardaşlar bir olalım, yumruk olalım” diye haykırmak geldi içimden.

 

İnsan kafataslarını ve kemiklerini üst üste yığılmış. Sözle ifade edilemeyecek

kadar insanı dehşete salan görüntüler. Sanki cesetlerden biri kalkıp:

 

“Ah Müslüman gardaşlar, Ermeni bizi baltayla doğrarken, alnımıza çivi çakarken siz

nerdeydiniz? Niçin imdadımıza ses vermediniz!” diye haykıracak.

 

Ama gururlu her biri. Şahadet onların alınlarına yazılmış bir kere:

Kerbela da susuz kalan Hüseyin (ra) gibi.

Firavunun ordusuna karşı koyan mücahitler gibi. Onlar ölü değiller. Bu toprakları ve

kardeşliğimizi mayalayan özün ta kendisiydiler.

 

Quba Soykırım Mezarlığı hüzünlendirdi, tarifsiz acılara boğdu beni. Hıncım arttı, patlamaya

hazır koca bir volkan oldu sanki. Bu şehitler, tıpkı Anadolu’daki kardeşleri gibi birçoğunun

başına çivi çakılarak katledilmişti. Yine tüylerim diken dikendi, yine kanım donmuştu.

Buradaki toplu mezarlar 2007 de açılmış ve uluslararası komisyonlarca soykırım olduğu

ispatlanmış.

 

Azerbaycan yüreğime tarifi imkânsız bir kor gibi düştü. Bizler iki devlet bir milletiz.

Türk’üz ve Müslümanız elhamdülillah. ‘Müslüman’ın derdiyle dertlenmeyen bizden

değildir.’Hadis-i Şerifinde buyrulduğu gibi Azerbaycan’ın derdi derdimizdir.

 

‘Bir elin nesi var iki elin sesi var’ sözünde olduğu gibi birlikten kuvvet doğar. Türk

Dünyası birleşmeli ve şer güçlere gereken cevabı vermelidir…

 

İşte o gün karar verdim. Ben Karabağ’ı yüreğime iliştirilmiş kırmızı bir karanfil gibi ömrümce

taşıyacağım.