daha bittiğine sevinen aptal bir bahtiyarlıkla ölüme biraz daha yaklaştık! 

Geçen yıl Anadolu coğrafyasına güzellik katan 3 isim ve dört eserden bahsedeceğim bu yazımda.

 

 Ali Özkanlı  ismiyle başlamak istiyorum. Yıllar önce onu eğitimci bir aktivist olarak tanıdım. Birçok güzel etkinliğin içinde gönüllü bir neferdi. Sahnenin önünde hiç görmedik onu. Ama hep gayretliydi. Hakk’ın hoşuna gidecek işler talep etti yüce Yaratıcıdan. 

 

Eğitime, gül kokulu öğrencilerine adanmış bir ömür onun hayatı ve hizmet iştiyakı. Çünkü o Yunus’la mayaladığı yüreğini “Ben şu dünyada güzel huydan daha iyi bir haslet ve ehliyet görmedim” diyen Mevlana misali her türlü insanı kucaklayarak büyüttü. Hataları görmezden geldi. Küçücük bir güzelliği büyüterek görünür kıldı. Başkalarını kırmamak için kırılmayı göze aldı. Bu vasıflar bugün en çok özlemini duyduğumuz erdemler değil mi?

 

Böylesine küçük menfaatler peşinde pervane olan megaloman ve hesabi insanların arasında hasbi bir yürektir Ali Özkanlı Ağabey.

 

 

İki bin on iki sonunda Ali Özkanlı’dan iki güzel ve hacimli kitap Mola ve Tuna yayınlarından çıktı. “Dile kolay, oysa yürek hüzünlü bir deniz gibi. Şimdilerde saltanat, sanat, hayat bozuldu. Aşk, vefa, özlem bozuldu. Bozuldu beyefendiler, hanımefendiler” dediği “Gülistan Çiçekleri” 360 sayfa olarak okuyucusuyla buluştu.  Hemen arkasından “Elini Ver Öğretmenim” 333 sayfa olarak gündemimize girdi. Her ikisi de birbirinden dolu ve eğitici olan bu kitaplar, bir eğitimcinin gözüyle bizim coğrafyamızın eğitim sorunlarını ve çözüm yollarını sunması açısından çok önemli. Benzer eğitim kitapları gibi özümüzü tahrip eden bize uzak kültürlerin ürünü ve çevirisi değil. 

 

 

 İkinci olarak şehrimizde çıkan ve ülkemizin sayılı öykü dergilerinden biri olmayı başaran Semaver Dergisinden ve editörü Deniz Dengiz Şimşek’ten de bahsetmek istiyorum. Deniz bey yönetiminde çıkan dergi şehrimizin ilk öykü dergisi. Ulusal ve güçlü öykücülerin öykülerini yayınlamaya devam ediyor. Özgün mizanpajı ve formatıyla takdiri hak ediyor. 

 

 

Ülkemizde dergi çıkartmak Donkişot’ça bir şövalyelikten ve yel değirmenlerine saldırmaktan başka bir şey değildir. Takipçisi azdır. Ekonomik sebeplerle çoğu dergi ilk yılını doldurmadan yayın hayatına son verir. Bu yönüyle abonelik ve reklam gibi nimetlerle Semaver desteklenmelidir.

Son olarak şiirlerini Yağmur ve Türk Edebiyatı dergilerinde yayınlayan Yaşar Beçene’nin Zambak yayınlarından çıkan ilk şiir kitabından bahsetmek istiyorum. 

 

Benden Çok Uzakta” adını verdiği kitapta lirik unsurları ön plana çıkaran Yaşar Beçene, kadim bir geleneğin izini sürmeye çalışan bir şair. Beslendiği mümbit Anadolu coğrafyasının mirasını ve inceliklerini şiirine yansıtan bir kalem. Özenle seçilmiş kelimelerle kurulmuş gizemli dizelerde mesaja odaklanmış bir şiir onun ki. 96 sayfa ve dört bölümden oluşuyor bu kitap. Yaşar Beçene “Ne Kaldı” şiirinin son dörtlüğünde,

 

 

“Düşün bir, ne kaldı: bir gölge gurbet

 Beyaz kumlar gibi susuz yanmıştık

 Hüzün ırmağının içinden geçip

 Bir/den yine Bir’e hep uzanmıştık”

Bu güzel dizeler bana şunları hatırlattı.

Bizler muhabbet fedaisiyiz. Husumete vaktimiz yok. Dost aradık, Allah yetti. Yaran istedik, Kur’ân yetti. Düşman aradık, nefis yetti. Mal aradık, kanaat yetti. Nasihat aradık, ölüm yetti.

Evet, bir yılın daha bittiğine sevinen aptal bir bahtiyarlıkla sevdiklerimizin ölümüne biraz daha yaklaştık.