Bu ülke içerisinden farklı kültürlerden insanlara, mavi boncuk vermek suretiyle Türk kelimesinin basite indirgenmeye çalışılması, dünya üzerindeki Türk etkisine zarar verecektir. Terör unsurlarını destekleyen, teröre yandaşlık yapan kişiliklere verilecek bu taviz, ileride bu ülkenin başına neler gelebileceğini tahmin bile edemeyiz. Balkanlar yanı başımızda örnek olarak.

 

Türkiye’de bu meseleler tartışırken en mühim sorun sanırsam kavram karışıklığıdır. Türk kimliği üzerindeki tartışmaların ana teması bu toprakların Türkiye olmadığı ile ilgili tartışmadır. Türk sadece bir kavim adı değildir. Bu topraklarda, balkanlarda gerçekleşen bir kültür birliğinin de damgasıdır. Alt kültürleri kimlikleştirmek, Türkiye’nin dış kültürel itibarlarını, din ve kök birliği içinde olduğumuz toplumları dışlamaktır. Anadolu da kültürel markası olan, etnik bir ilişkilendirme değil, medeniyete damga vurmuş bir kültürel dünyanın adı olan Türklük, bu devletin vatandaşlarını hiçbir şekilde kültürel olsun dinsel olsun ayırt etmeden kucaklayan bir kimliktir Türk kimliği. Zaten Türk milletinin Büyük çoğunluğu ki bu rakamsal olarak yüzde doksanları bulur, kendisini Türk olarak tanımlamaktan şeref ve onur duymuştur. Farklı bir kimlik arayışına çıkmak için nasıl bir sebep olmalı ki bu anayasa düzenlemesinde Türk kimliğinden rahatsız olundu. Doğulusu, batılısı, kuzeylisi, güneylisi, Trakyalısı, Bosnalısı, Makedonyalısı bunların hepsi aynı kaynağın damarıdır. Türk kimliği doğru bakıldığı zaman bir yaşam tarzıdır. Türk kimliğinde yaşam tarzının her alanında fark edilebilen özelliklerin olması gerekir. Yukarıda belirttiğim bölgelerdeki insanlarımızla aynı dili konuşmasak bile, yaşam tarzlarımızdan mütevellit benzerlik olması Türk kimliğimizi anlamlı kılan unsurlardan biridir. Bakıldığı zaman dil birliği önemli bir etken iken, kültür birliği, dil birliğinden daha az bir etken değildir. Bunu örneklerle daha bir netleştirebiliriz. Büyüklere olan saygılar, onların önünden yürünmemesi, huzura çıkıldığı zaman büyüklere sırt dönülmemesi v.s. Bunlar bizleri bağlayan ortak örfler ve geleneklerimizdir. İşte bu Türk kimliğinin en önemli göstergesidir. Akraba toplulukların akrabalıklarını belirleyen, bu halk kültür dilidir. Ayrıca konuşulan diller farklı bile olsa bu kültürlerin kullandıkları dilin içerisinde Türkçe kelimelere rastlamak mümkündür. Hatta biraz daha etkili bir şey söylemek isterim ki bugün yaşadığımız Kürt sorunu adı altında Kürt dili baskısını anlamak pek bana mümkün gelmiyor. Öyle ki konuştukları ve konuşmak istedikleri Kürtçede var olduğu söylenen 8308 sözcükten; 3080 tanesi Türkçe, 2000 tanesi Arapça, 1200 tanesi Zent Lehçesi, 1030 tanesi Farsça kökenlidir. Geri kalan yaklaşık 1000 sözcüğün ise yaklaşık 700 tanesi Ermenice, Çerkezce, Gürcüce, Pehlevice… Gibi dillerden geldiği bilinmektedir. Bu sözcükler de çıkarıldıktan sonra, geriye yalnızca 300 tane kelime kalmaktadır. Yani Kürtçe de var olduğu söylenen 8308 sözcükten, yalnızca 300 tanesinin kökeni bilinmemektedir. Bir sözcük kümesinin “dil” olarak sayılabilmesi için, onun ciddi anlamda bir söz varlığının olması gerekmektedir. Bu anlamda % 97′si yabancı dillerden alıntılanan sözcüklerden oluşan bir söz varlığıyla bir dilin olduğunu düşünmek, gerçekten kabul edilir bir şey değildir.

 

Türk devleti milleti birlikte büyüklüğünü dünya kabul etti, sizler Türk kimliğini tartışma platformu kurmaya çalışmaktasınız. Türk milleti ile oyun oynanmayacağını, esir edilemeyeceğini, herkes biliyor da bir kendi siyasetçilerimiz bilmiyor. Canınız sıkılıyorsa, bir dizüstü alın, içerisine strateji oyunları yükleyin oynayın. Türk kelimesi ağır geliyorsa, taşıyamıyorsun demektir. Ne Mutlu Türküm Diyene.